#smrgSAHAF Tarih-i Cevdet: Osmanlı Tarihi ( Cevdet Paşa Tarihi) 6 Cilt - TAKIM -

Basıldığı Matbaa:
Tasvir Gazetecilik ve Matbaacılık
Hazırlayan:
Sadeleştiren: Dündar Günday
Stok Kodu:
1199128655
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
3000 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
1983
Çeviren:
Tertip ve tanzim: Mümin Çevik
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199128655
514354
Tarih-i Cevdet: Osmanlı Tarihi ( Cevdet Paşa Tarihi) 6 Cilt - TAKIM -
Tarih-i Cevdet: Osmanlı Tarihi ( Cevdet Paşa Tarihi) 6 Cilt - TAKIM - #smrgSAHAF
0.00
Ahmet Cevdet Paşa'nın 'Tarih'ine yöneldiğimde 18. yüzyılı ve 19. yüzyılın başlarını anlatmasına rağmen kendi yaşadığı Tanzimat dünyasından referanslar kullandığını fark ettim. Şimdi bu neden önemli? 19. yüzyıl hakkında pek çok şey biliyoruz, ama bilmediklerimiz arasında bence Tanzimatçıların iç bakışı var. Tanzimatçılar tartışma ortamından çekiniyorlardı, kamudan sakınıyorlardı, bunun için ideolojik bir söylem geliştiremiyorlardı. Doğrudan ideolojik söylemin yokluğunda bu metni dolaylı bir siyasi metin olarak okudum. bunun için bu çalışmada benim Kâbem metindir. Amacım 'anlamak'tan ziyade 'kavramak' oldu. Anlamak için Cevdet'in iç dünyasına girmek gerekirdi. Buna imkân görmedim. Naima, Aşıkpaşazade, Cevdet Paşa gibi Osmanlı tarihçilerine yönelik 'bilimsellik' yaklaşımı Avrupa-merkezci bir bakış açısının ürünü gibi... Doğru, böyle bir şey var. Neyin bilim olduğuna, neyin olmadığına karar veren elbette Batı merkezli bir akademik topluluktur. Ancak o akademik geleneğe uymayan, örneğin Alman veya İngiliz tarih yazıcısı da Cevdet'in gördüğü muameleyi görür: Kaynak olarak kullanılır fakat meslektaş olarak ciddiye alınmaz. Periferide kalan toplumların tarih yazıcılığı Avrupa söylemine katıldığında yeni katkılar yapar. Mesela Hindistan tarihçileri sömürgecilik yazınına da, milliyetçilik tarihine de çok şey katmıştır. Ama burada Hindistan tarihçilerinin İngilizce yazmış olduğunu da göz ardı etmemek gerek. Türkiye hakkında yazanların çoğu -kötü bir kelime kullanacağım- 'yerli' bir dil kullanıyor; Türkse Türkçe, Sırpsa Sırpça v.s. Böylece onların katkısı tek taraflı kalıyor, çünkü Batı'daki söyleme pek dahil edilmiyorlar. Kaldı ki Osmanlı konusunda çalışan tarihçilerin çoğu kendi toplumlarının dışındakilere hitap etmeye pek özen göstermemiş; böylece birkaç istisna dışında dünya tarihçiliği söylemine de pek katılmamışlar. Cevdet Paşa sizce Ahmet Hamdi Tanpınar'ın deyimiyle 'yenileşmenin üç mimarı'ndan birisi mi, yoksa bir bağımsız aydın mı? Bağımsız aydın Osmanlı'da rol modeli olmayan bir şey. Cevdet Paşa da dahil Osmanlı aydınlarının bağımsız olma derdi pek yok; bilime katkıda bulunacağım diye bir derdi de söz konusu değil. Eğer Avrupamerkezci, ilerlemeci bir tarih anlayışınız varsa kafanızdaki formüllere uymayan birçok şey bulursunuz Cevdet Paşa'da. Ben böyle bir tarihçilikten emin olmadığım için çelişkiler içinde bir Cevdet Paşa tasvir etmiyorum, Cevdet Paşa'nın sahip olduğu bilgi kavramı bizim zamanımızın bilgi kavramından çok farklıdır. Tanzimat yazarlarının düştüğü çelişkiler de var elbette, fakat çelişkiye düşmeyen düşünür zaten yok. Cevdet zamanında tutarlı olmaya çalışmış ve birkaç istisna dışında başarılı da olmuş. Tutarlılığını ve tutarlılığının sınırlarını kitabımda göstermeye çalıştım. - Christoph Neumann
Ahmet Cevdet Paşa'nın 'Tarih'ine yöneldiğimde 18. yüzyılı ve 19. yüzyılın başlarını anlatmasına rağmen kendi yaşadığı Tanzimat dünyasından referanslar kullandığını fark ettim. Şimdi bu neden önemli? 19. yüzyıl hakkında pek çok şey biliyoruz, ama bilmediklerimiz arasında bence Tanzimatçıların iç bakışı var. Tanzimatçılar tartışma ortamından çekiniyorlardı, kamudan sakınıyorlardı, bunun için ideolojik bir söylem geliştiremiyorlardı. Doğrudan ideolojik söylemin yokluğunda bu metni dolaylı bir siyasi metin olarak okudum. bunun için bu çalışmada benim Kâbem metindir. Amacım 'anlamak'tan ziyade 'kavramak' oldu. Anlamak için Cevdet'in iç dünyasına girmek gerekirdi. Buna imkân görmedim. Naima, Aşıkpaşazade, Cevdet Paşa gibi Osmanlı tarihçilerine yönelik 'bilimsellik' yaklaşımı Avrupa-merkezci bir bakış açısının ürünü gibi... Doğru, böyle bir şey var. Neyin bilim olduğuna, neyin olmadığına karar veren elbette Batı merkezli bir akademik topluluktur. Ancak o akademik geleneğe uymayan, örneğin Alman veya İngiliz tarih yazıcısı da Cevdet'in gördüğü muameleyi görür: Kaynak olarak kullanılır fakat meslektaş olarak ciddiye alınmaz. Periferide kalan toplumların tarih yazıcılığı Avrupa söylemine katıldığında yeni katkılar yapar. Mesela Hindistan tarihçileri sömürgecilik yazınına da, milliyetçilik tarihine de çok şey katmıştır. Ama burada Hindistan tarihçilerinin İngilizce yazmış olduğunu da göz ardı etmemek gerek. Türkiye hakkında yazanların çoğu -kötü bir kelime kullanacağım- 'yerli' bir dil kullanıyor; Türkse Türkçe, Sırpsa Sırpça v.s. Böylece onların katkısı tek taraflı kalıyor, çünkü Batı'daki söyleme pek dahil edilmiyorlar. Kaldı ki Osmanlı konusunda çalışan tarihçilerin çoğu kendi toplumlarının dışındakilere hitap etmeye pek özen göstermemiş; böylece birkaç istisna dışında dünya tarihçiliği söylemine de pek katılmamışlar. Cevdet Paşa sizce Ahmet Hamdi Tanpınar'ın deyimiyle 'yenileşmenin üç mimarı'ndan birisi mi, yoksa bir bağımsız aydın mı? Bağımsız aydın Osmanlı'da rol modeli olmayan bir şey. Cevdet Paşa da dahil Osmanlı aydınlarının bağımsız olma derdi pek yok; bilime katkıda bulunacağım diye bir derdi de söz konusu değil. Eğer Avrupamerkezci, ilerlemeci bir tarih anlayışınız varsa kafanızdaki formüllere uymayan birçok şey bulursunuz Cevdet Paşa'da. Ben böyle bir tarihçilikten emin olmadığım için çelişkiler içinde bir Cevdet Paşa tasvir etmiyorum, Cevdet Paşa'nın sahip olduğu bilgi kavramı bizim zamanımızın bilgi kavramından çok farklıdır. Tanzimat yazarlarının düştüğü çelişkiler de var elbette, fakat çelişkiye düşmeyen düşünür zaten yok. Cevdet zamanında tutarlı olmaya çalışmış ve birkaç istisna dışında başarılı da olmuş. Tutarlılığını ve tutarlılığının sınırlarını kitabımda göstermeye çalıştım. - Christoph Neumann
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat