#smrgKİTABEVİ Mona Hatoum: Hâlâ Buradasın = You Are Still Here - 2012

Kondisyon:
Yeni
Basıldığı Matbaa:
Ofset Yapımevi
ISBN-10:
9789756959565
Stok Kodu:
1199135404
Boyut:
22x29
Sayfa Sayısı:
160 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2012
Çeviren:
Emre Ayvaz, Özge Çelik, Nermin Saatçioğlu
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Kuşe Kağıt
Dili:
Türkçe - İngilizce
Kategori:
0,00
1199135404
521207
Mona Hatoum: Hâlâ Buradasın = You Are Still Here -        2012
Mona Hatoum: Hâlâ Buradasın = You Are Still Here - 2012 #smrgKİTABEVİ
0.00
İstanbul Bienalleri ile aşk tazelediğimiz, en son 12.İstanbul Bienali'nin sekiz amazon kadın sanatçısı arasında yer alan Mona Hatoum'un ilk kişisel sergisi 17 Mart'ta ARTER'de açılıyor. Hatoum ile tekinsiz olduğu kadar şiirsel bir randevuya hazırlanın.
Mona Hatoum'un Londra-Berlin arasında mekik okuduğu bir hayatı var. Londra'ya, kendisinin oradayken Lübnan'da çıkan iç savaşın ardından yerleşiyor. Sanatçı, Orta Doğu'daki kadın kimliği, aile, cinsellik, cinsel kimlik ve beden gibi konular üzerine kafa yoran ve üreten, günlük hayatın nesnelerine ve bedene tekinsiz, tehditkâr ve kimi zaman tehlikeli anlamlar yükleyen çağdaş sanatın en önemli isimlerinden biri. Filistin asıllı ve Beyrut doğumlu bir sanatçı olarak Hatoum'un sanatsal yaklaşımı çoğu zaman salt siyasi olarak görülse de aslında durum o denli basit değil. Kendi ailesi ve ülkesiyle olan ilişkisi, direkt annesiyle olan ilişkisi gibi kişisel meseleleri var ve bunları aktarmakta son derece samimi.
Yerleştirme, video, fotoğraf, heykel ve kağıt üzerine çalışmalar gibi birçok farklı şekilde ve çoğu zaman sıra dışı tekniklerle işler üretiyor Mona Hatoum. En son 12. İstanbul Bienali'nde ‘İsimsiz' (Soyutlama) ve ‘İsimsiz' (Pasaport) başlıklı bölümlerde eserlerini görmüştük. Hatırlatalım: Kağıda örülen insan saçıyla oluşturduğu basit bir ızgara şemayı içeren ve bedenin mecazi sureti olan ‘İsimsiz' (Düğümsel Saç Şebekesi 6) ve siyasi sınırlar yerine ülkelerin kara kütlelerine odaklanarak dokuduğu, coğrafi sınırların insan iradesiyle değiştiriebileceğini gösteren ‘Afgan' (2009) ve ‘Beluci' (2008) halıları.
Hatoum'un sanat kariyeri 1980'lerde ürettiği, beden odaklı video ve performans işleriyle başlıyor. Hatoum'un sanatsal yaklaşımı izleyici için yepyeni bir deneyim aslında, özellikle de o dönemlerde çok etkili. İzleyicinin galeride bir sanat eserinde bulmayı, görmeyi beklediği şeyleri altüst eden Hatoum ile ilk sınavlarından biri izleyicinin had safhada rahatsız ve netame bir şekilde dahil olduğu ‘Look No Body' (1981) sanatçının ilk yıllarına ait işler arasında gösterebileceğimiz bir örnek ve beden üzerine yapılan hâlâ en iddiali işlerden biri. ‘Look No Body'de izleyicilerin gizli yerleştirilen kameralar ile görüntülerini kaydetmiş ve bu görüntüleri cinsel organ imgelerini ile aynı duvar üzerine yansıtmıştı Hatoum. İç gösteren bir düzenek içine girmiş gibi bir his uyandırıyordu insanda. Hatoum'un, kendi bedeninin içine yaptığı endoskopik yolculuklar ile şekillenen ‘Corps étranger' (1994), bedenin kendisini de yabancılaştıran yerleştirmesi ‘Deep Throat' (1996) da bedek odaklı önemli çalışmlarından.
90'lı yılların başından itibaren ise izleyicide bıraktığı tekinsizlik hissi ve uyandırdığı tehlike ihtimalini büyük ölçekli yerleştirmeleriyle, gündelik hayatın içinden karyola, sandalye, mutfak araçları gibi nesneler ile aktarıyor Hatoum. Elektrik akımının yarattığı fiziksel ve psikolojik gerilimin tehdit hissini sürreal bir mizah ile öpüştürdüğü ‘Homebound' (2000) ve ‘Undercurrent' (2004) gibi işleri ise Hatoum'un izleyiciyi entelektüel ve duygusal düzeylerde sarsıcı bir şekilde içine çeken çalışmalarından.
Hatoum'un iç dünyası ve kişisel çağrışımlarıyla kurguladığı, daha küçük ölçekli işlerinden ‘Sprague Chairs (DOWN TOOLS)' (2001) ve ‘Jardin Public', bulunmuş nesnelerle mahrem bir düzeyde baştan çıkarıcı ve şiirsel işler.
Kendisine dair bundan çok daha fazlasını kanlı canlı, sanatçının 30 işiyle 1990'lardan bugüne sanatsal kariyerine odaklanan ve Emre Baykal küratörlüğünde gerçekleşen sergisi ‘Hâlâ Buradasın'da 17 Mart'tan itibaren Arter'de bulabilirsiniz. Daha önce Venedik Bienali (1995, 2005), Syndney Bienali (2006), The Turner Prize (1995) ya da Centre Pompidou (1994), Tate Britain (2000), Beirut Art Center (2010), White Cube (2011) gibi sergilerde Hatoum'a bir adım daha yaklaşma fırsatı bulanlar için de serginin katma değeri, kapsamlı bir bakış ve Mona Hatoum'un İstanbul'da ürettiği iki yeni işi. 2011'de aldığı Joan Miro Ödülü ile bu kapsamdaki kişisel sergisini Barcelona'daki Fundació Joan Miró'da (Joan Miró Vakfı) Haziran ayında gerçekleştireceğini de duyurmuş olalım.
İstanbul Bienalleri ile aşk tazelediğimiz, en son 12.İstanbul Bienali'nin sekiz amazon kadın sanatçısı arasında yer alan Mona Hatoum'un ilk kişisel sergisi 17 Mart'ta ARTER'de açılıyor. Hatoum ile tekinsiz olduğu kadar şiirsel bir randevuya hazırlanın.
Mona Hatoum'un Londra-Berlin arasında mekik okuduğu bir hayatı var. Londra'ya, kendisinin oradayken Lübnan'da çıkan iç savaşın ardından yerleşiyor. Sanatçı, Orta Doğu'daki kadın kimliği, aile, cinsellik, cinsel kimlik ve beden gibi konular üzerine kafa yoran ve üreten, günlük hayatın nesnelerine ve bedene tekinsiz, tehditkâr ve kimi zaman tehlikeli anlamlar yükleyen çağdaş sanatın en önemli isimlerinden biri. Filistin asıllı ve Beyrut doğumlu bir sanatçı olarak Hatoum'un sanatsal yaklaşımı çoğu zaman salt siyasi olarak görülse de aslında durum o denli basit değil. Kendi ailesi ve ülkesiyle olan ilişkisi, direkt annesiyle olan ilişkisi gibi kişisel meseleleri var ve bunları aktarmakta son derece samimi.
Yerleştirme, video, fotoğraf, heykel ve kağıt üzerine çalışmalar gibi birçok farklı şekilde ve çoğu zaman sıra dışı tekniklerle işler üretiyor Mona Hatoum. En son 12. İstanbul Bienali'nde ‘İsimsiz' (Soyutlama) ve ‘İsimsiz' (Pasaport) başlıklı bölümlerde eserlerini görmüştük. Hatırlatalım: Kağıda örülen insan saçıyla oluşturduğu basit bir ızgara şemayı içeren ve bedenin mecazi sureti olan ‘İsimsiz' (Düğümsel Saç Şebekesi 6) ve siyasi sınırlar yerine ülkelerin kara kütlelerine odaklanarak dokuduğu, coğrafi sınırların insan iradesiyle değiştiriebileceğini gösteren ‘Afgan' (2009) ve ‘Beluci' (2008) halıları.
Hatoum'un sanat kariyeri 1980'lerde ürettiği, beden odaklı video ve performans işleriyle başlıyor. Hatoum'un sanatsal yaklaşımı izleyici için yepyeni bir deneyim aslında, özellikle de o dönemlerde çok etkili. İzleyicinin galeride bir sanat eserinde bulmayı, görmeyi beklediği şeyleri altüst eden Hatoum ile ilk sınavlarından biri izleyicinin had safhada rahatsız ve netame bir şekilde dahil olduğu ‘Look No Body' (1981) sanatçının ilk yıllarına ait işler arasında gösterebileceğimiz bir örnek ve beden üzerine yapılan hâlâ en iddiali işlerden biri. ‘Look No Body'de izleyicilerin gizli yerleştirilen kameralar ile görüntülerini kaydetmiş ve bu görüntüleri cinsel organ imgelerini ile aynı duvar üzerine yansıtmıştı Hatoum. İç gösteren bir düzenek içine girmiş gibi bir his uyandırıyordu insanda. Hatoum'un, kendi bedeninin içine yaptığı endoskopik yolculuklar ile şekillenen ‘Corps étranger' (1994), bedenin kendisini de yabancılaştıran yerleştirmesi ‘Deep Throat' (1996) da bedek odaklı önemli çalışmlarından.
90'lı yılların başından itibaren ise izleyicide bıraktığı tekinsizlik hissi ve uyandırdığı tehlike ihtimalini büyük ölçekli yerleştirmeleriyle, gündelik hayatın içinden karyola, sandalye, mutfak araçları gibi nesneler ile aktarıyor Hatoum. Elektrik akımının yarattığı fiziksel ve psikolojik gerilimin tehdit hissini sürreal bir mizah ile öpüştürdüğü ‘Homebound' (2000) ve ‘Undercurrent' (2004) gibi işleri ise Hatoum'un izleyiciyi entelektüel ve duygusal düzeylerde sarsıcı bir şekilde içine çeken çalışmalarından.
Hatoum'un iç dünyası ve kişisel çağrışımlarıyla kurguladığı, daha küçük ölçekli işlerinden ‘Sprague Chairs (DOWN TOOLS)' (2001) ve ‘Jardin Public', bulunmuş nesnelerle mahrem bir düzeyde baştan çıkarıcı ve şiirsel işler.
Kendisine dair bundan çok daha fazlasını kanlı canlı, sanatçının 30 işiyle 1990'lardan bugüne sanatsal kariyerine odaklanan ve Emre Baykal küratörlüğünde gerçekleşen sergisi ‘Hâlâ Buradasın'da 17 Mart'tan itibaren Arter'de bulabilirsiniz. Daha önce Venedik Bienali (1995, 2005), Syndney Bienali (2006), The Turner Prize (1995) ya da Centre Pompidou (1994), Tate Britain (2000), Beirut Art Center (2010), White Cube (2011) gibi sergilerde Hatoum'a bir adım daha yaklaşma fırsatı bulanlar için de serginin katma değeri, kapsamlı bir bakış ve Mona Hatoum'un İstanbul'da ürettiği iki yeni işi. 2011'de aldığı Joan Miro Ödülü ile bu kapsamdaki kişisel sergisini Barcelona'daki Fundació Joan Miró'da (Joan Miró Vakfı) Haziran ayında gerçekleştireceğini de duyurmuş olalım.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat