#smrgSAHAF Kırk Yıl Olmuş -

Hazırlayan:
Nezih Başgelen
Stok Kodu:
1199063522
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
240 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
1989
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
1. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199063522
449466
Kırk Yıl Olmuş -
Kırk Yıl Olmuş - #smrgSAHAF
0.00
1947 yılı Eylül ayının güneşli bir gününde başlayan bir yol, 40. kilometresini bitirmiş bulunuyor:

Yıldız Sarayı Şale Köşkü'nde toplantı halindeki Uluslararası Ulaştırma Konferansı'nda zamanın bakanına bir zarf götürme görevi ile, kapısında "Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu" yazılı bir kuruluşta başlayân çalışma hayatım, 1987 ile, 40 yılını doldurdu.

Ömrüm, Türkiye'nin en uç noktası olan Hakkâri'de, ıssız ve ücrâ karlı dağların arasında kalan bir kerpiç evde başlamıştı. O da, 1987 Eylül'ü ile, nice mücadelelerden sonra, 58. yılına erişmiş oldu. Refik Erduran'ın deyimi ile, "Dramatik başlamış, dramatik olarak sürüp gidiyor."

Kurumdaki 40 yılım bittiğinde, arkaya doğru dönüp bakmak, herkes gibi, doğal bir hakkımdı gibime geliyor.

Her boş vaktimde yaptığım bir şeyi, yani geçmişe doğru düşüncede bir geziyi, bu defa, hem özetleyip yazdım, hem de biraz resimledim.

Beni sevenlere, bu yayını, bir yaş günü armağanı olarak sunuyorum.

Benim çocukluğumda öyleydi: Yaş günlerinde konak çocuklarına armağan götürülmezdi. Onlar gelenlere oyuncaklar hediye ederler ve sevindirirlerdi.

Benden -nedense- nefret edenlere gelince, umarım bu defalık ve bu iş için olsun bana kızmazlar.

Son iki yıldır gözlemlenen gizli bir sansürü de biraz bozacak olan şu girişimimden dolayı, bir kerelik, bağışlansam gerektir.

Çünkü yol yürüyen veya yokuş çıkan bir kişi, ara-sıra dönüp arkasına veya aşağılara doğru bir bakar. Çıkmış olduğum bu 40 basamakta, biraz aşağılara baktım ve geçmişi andım, hâliyle. Ama biraz da, bugünü düşündüm. Yeni çevremizi değerlendirdim. Bu da zorunlu. Nereden nereye geldiğini insanoğlu bir düşünürken, sadece kendini mi hesap eder?

Bizler, dünya yüzünün bu kuşağında yaşayanlar, toplumların birer ferdiyiz. Yani çöllerde yapayalnız bitmiş kaktüsler değiliz de, bir ormanın ağaçlarıyız. Onun için anılar kitabımda, sadece ben yokum. Çevrem de var, içinde ömrüm geçen şehrim de var. Kimse yadırgamaya. Sebebi bu.

Hem de, tam eski bir deyimdeki gibi: "Canım, kırk yılda bir." -Çelik GÜLERSOY (Sunuştan)

1947 yılı Eylül ayının güneşli bir gününde başlayan bir yol, 40. kilometresini bitirmiş bulunuyor:

Yıldız Sarayı Şale Köşkü'nde toplantı halindeki Uluslararası Ulaştırma Konferansı'nda zamanın bakanına bir zarf götürme görevi ile, kapısında "Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu" yazılı bir kuruluşta başlayân çalışma hayatım, 1987 ile, 40 yılını doldurdu.

Ömrüm, Türkiye'nin en uç noktası olan Hakkâri'de, ıssız ve ücrâ karlı dağların arasında kalan bir kerpiç evde başlamıştı. O da, 1987 Eylül'ü ile, nice mücadelelerden sonra, 58. yılına erişmiş oldu. Refik Erduran'ın deyimi ile, "Dramatik başlamış, dramatik olarak sürüp gidiyor."

Kurumdaki 40 yılım bittiğinde, arkaya doğru dönüp bakmak, herkes gibi, doğal bir hakkımdı gibime geliyor.

Her boş vaktimde yaptığım bir şeyi, yani geçmişe doğru düşüncede bir geziyi, bu defa, hem özetleyip yazdım, hem de biraz resimledim.

Beni sevenlere, bu yayını, bir yaş günü armağanı olarak sunuyorum.

Benim çocukluğumda öyleydi: Yaş günlerinde konak çocuklarına armağan götürülmezdi. Onlar gelenlere oyuncaklar hediye ederler ve sevindirirlerdi.

Benden -nedense- nefret edenlere gelince, umarım bu defalık ve bu iş için olsun bana kızmazlar.

Son iki yıldır gözlemlenen gizli bir sansürü de biraz bozacak olan şu girişimimden dolayı, bir kerelik, bağışlansam gerektir.

Çünkü yol yürüyen veya yokuş çıkan bir kişi, ara-sıra dönüp arkasına veya aşağılara doğru bir bakar. Çıkmış olduğum bu 40 basamakta, biraz aşağılara baktım ve geçmişi andım, hâliyle. Ama biraz da, bugünü düşündüm. Yeni çevremizi değerlendirdim. Bu da zorunlu. Nereden nereye geldiğini insanoğlu bir düşünürken, sadece kendini mi hesap eder?

Bizler, dünya yüzünün bu kuşağında yaşayanlar, toplumların birer ferdiyiz. Yani çöllerde yapayalnız bitmiş kaktüsler değiliz de, bir ormanın ağaçlarıyız. Onun için anılar kitabımda, sadece ben yokum. Çevrem de var, içinde ömrüm geçen şehrim de var. Kimse yadırgamaya. Sebebi bu.

Hem de, tam eski bir deyimdeki gibi: "Canım, kırk yılda bir." -Çelik GÜLERSOY (Sunuştan)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat