#smrgSAHAF Esir Kampları: Bana Biraz Hürriyet Yollar mısın ? -

Basıldığı Matbaa:
Deniz Ofset
ISBN-10:
9789786553719
Stok Kodu:
1199119003
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
256 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2010
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199119003
504719
Esir Kampları: Bana Biraz Hürriyet Yollar mısın ? -
Esir Kampları: Bana Biraz Hürriyet Yollar mısın ? - #smrgSAHAF
0.00
Sibirya'dan çöllere, Hindistan'dan Birmanya'ya, Burma'dan Guyan'a kadar uzanan tarifi imkansız bir hayat... Çoğu, bedenlerine büyük gelen yamalı kaputları giyip, silah kuşandıklarında henüz hayatlarının baharını yaşamaktaydılar. Bazıları için ne savaş, ne de esaret bitiyordu. Balkan Savaşı'nda esir olanların bu defa Birinci Dünya Savaşı'nda tekrar esareti yaşadığı görülmüştü. Milli Mücadele'de esir düşenlerin içinde Harb - i Umumi'de yani Birinci Dünya Savaşı'nda da esareti görenler vardı. Kaputsuz ve çıplak ayakla Sarıkamış veya Sibirya'da esarete yürümüşlerdi... Uçsuz bucaksız çöllerde, kimi zaman bir yudum suya, kimi zaman bir atımlık mermiye kurban giden onlardı. Yorgun, dayanıksız ve silahsız ama cesurdurlar. Postalları yoktu... Savaşa baş koymasalardı, bir yastığa baş koyabilirlerdi. İngilizler, bir bölümü Teşkilat - ı Mahsusa'dan olan esirleri, Mısır çevresindeki kamplar yerine, çok uzaklara göndermişlerdi. Bu esir kampları Hindistan, Burma ya da Birmanya gibi sömürge alanlarında kurulmuştu. İşkenceden ya da hastalıktan ölüp gidenler 'kayıp' addedilerek kütükten düşürülmüştü. Hayatta kalabilenlerin bir bölümü de, geri dönme imkanını bulamayacaktı. Dönebilenler de esaretin psikolojik izlerini uzun süre taşıyacaktı. Mülazim Gani (sonradan Binbaşı Atakkaan) veya Yedek Teğmen İbrahim (Sorguç) gibileri anayurda dönebilmiş ve savaşa, bu defa kaldıkları yerden, 'Milli Ordu' saflarında devam etmişlerdi. Neferlerden, paşalara, harp tarihinin en ünlü kişilerine kadar uzanan esaret hayatı kimlere sayfa açmamıştı ki? Plevne'de sadece karşı kuvvetlere değil, aynı zamanda kötü tabiat şartları ve açlığa da aylarca direnen Gazi Osman Paşa... İstanbul'un teslim ol emrini dinlemeyen ama, karargahının diretmesi ile çaresizliğe baş eğen Medine Müdafii Fahrettin Paşa...Esir ettiği General Townsend'a 'şerefli asker' muamelesi yapan ama, esir düştüğünde, onuru ayaklar altına alınan Halil Paşa... Yaka paça ders edilen ve hakarete uğrayan kumandanlar...

Arapyan Hanı ya da Bekirağa Bölüğü'nde esaretin Malta seferini bekleyenler...

Artık kendilerini unutan bir neslin bugün, her şeye rağmen bağımsız olarak yaşaması için dün kanını döküp, canını veren şerefli, asil nefer ve kumandanların destanlaşan hayatları...

'Esir Kampları', ülkemizde bu alanda yayınlanan en geniş ve ilk eser olma özelliğini taşımaktadır. (Arka Kapak)

Sibirya'dan çöllere, Hindistan'dan Birmanya'ya, Burma'dan Guyan'a kadar uzanan tarifi imkansız bir hayat... Çoğu, bedenlerine büyük gelen yamalı kaputları giyip, silah kuşandıklarında henüz hayatlarının baharını yaşamaktaydılar. Bazıları için ne savaş, ne de esaret bitiyordu. Balkan Savaşı'nda esir olanların bu defa Birinci Dünya Savaşı'nda tekrar esareti yaşadığı görülmüştü. Milli Mücadele'de esir düşenlerin içinde Harb - i Umumi'de yani Birinci Dünya Savaşı'nda da esareti görenler vardı. Kaputsuz ve çıplak ayakla Sarıkamış veya Sibirya'da esarete yürümüşlerdi... Uçsuz bucaksız çöllerde, kimi zaman bir yudum suya, kimi zaman bir atımlık mermiye kurban giden onlardı. Yorgun, dayanıksız ve silahsız ama cesurdurlar. Postalları yoktu... Savaşa baş koymasalardı, bir yastığa baş koyabilirlerdi. İngilizler, bir bölümü Teşkilat - ı Mahsusa'dan olan esirleri, Mısır çevresindeki kamplar yerine, çok uzaklara göndermişlerdi. Bu esir kampları Hindistan, Burma ya da Birmanya gibi sömürge alanlarında kurulmuştu. İşkenceden ya da hastalıktan ölüp gidenler 'kayıp' addedilerek kütükten düşürülmüştü. Hayatta kalabilenlerin bir bölümü de, geri dönme imkanını bulamayacaktı. Dönebilenler de esaretin psikolojik izlerini uzun süre taşıyacaktı. Mülazim Gani (sonradan Binbaşı Atakkaan) veya Yedek Teğmen İbrahim (Sorguç) gibileri anayurda dönebilmiş ve savaşa, bu defa kaldıkları yerden, 'Milli Ordu' saflarında devam etmişlerdi. Neferlerden, paşalara, harp tarihinin en ünlü kişilerine kadar uzanan esaret hayatı kimlere sayfa açmamıştı ki? Plevne'de sadece karşı kuvvetlere değil, aynı zamanda kötü tabiat şartları ve açlığa da aylarca direnen Gazi Osman Paşa... İstanbul'un teslim ol emrini dinlemeyen ama, karargahının diretmesi ile çaresizliğe baş eğen Medine Müdafii Fahrettin Paşa...Esir ettiği General Townsend'a 'şerefli asker' muamelesi yapan ama, esir düştüğünde, onuru ayaklar altına alınan Halil Paşa... Yaka paça ders edilen ve hakarete uğrayan kumandanlar...

Arapyan Hanı ya da Bekirağa Bölüğü'nde esaretin Malta seferini bekleyenler...

Artık kendilerini unutan bir neslin bugün, her şeye rağmen bağımsız olarak yaşaması için dün kanını döküp, canını veren şerefli, asil nefer ve kumandanların destanlaşan hayatları...

'Esir Kampları', ülkemizde bu alanda yayınlanan en geniş ve ilk eser olma özelliğini taşımaktadır. (Arka Kapak)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat