Yalnızlık hazır bulunmaz, oluşturulur. Yalnızlık, yalnız başına oluşturulur. Ben öyle yaptım. Çünkü orada yalnız olmam, kitap yazmak için yalnız kalmam gerektiğine karar vermiştim. İşte böyle oldu. Bu evde yalnızdım. Bu eve kapandım, tabii korkuyordum da, buna kuşku yok. Sonra da sevdim o yalnızlığı. Bu ev, yazı evi haline geldi. Kitaplarım bu evden çıkıyor. Ayrıca bu ışıktan da, küçük gölden yansıyan bu ışıktan. Şu söylediğim şeyi yazabilmek için tam yirmi yıl gerekti bana.
Böyle diyor Duras, 1993 yılında yayımlanan Yazmak adlı yapıtında. Daha çok romanlarıyla tanıdığımız yazarın, bu kez, tadına doyulmaz denemelerini sunuyoruz okurlarımıza. Kitabın içinde yol aldıkça, insanın içinde bir tutku halinde kabarıp taşan yazma ediminin, ayrı zamanda, insanın temel gerçekliklerinden biri olan yalnızlıktan kurtulmanın tek yolu olduğunu da anlıyoruz.
Marguerite Duras'ın son metinlerinden biri olan Yazmak, ıssız evinde yaşayan bir yazarın, seçtiği mesleği devam ettirmek için ihtiyaç duyduğu yalnızlığı paylaştığı bir güz metni. 1944'te uçağı düşen genç bir İngiliz pilotundan gezdiği bir sergiye, kış aylarında donan gölün üstünde oynayan çocuklardan kilerindeki bir sineğe kayan durgun düşünceleri. Yazarın birçok eserinde olduğu gibi yine gerçekle kurguyu harmanladığı Yazmak, Duras'ın duru ve duyarlı kaleminden akan melankolik bir geç dönem sanatı.