Hemen dilimizin ucunda durur aslında Attila İlhan; mırıldanan bir şarkı olur, dökülüverir sokaklara. Ya da belleğimizin bir yerlerinde uslu uslu öylece oturmaktadır: “beni de kırdılar içimden kırdılar / karanlık camlardan sular akıyordu / şimşekli bir boşlukta saat vurdu / beni de kırdılar belki yalnızdılar / belki onların da çocukluğu yoktu / bütün şarkılara kapalıydılar / bir genç kız değişmemişti saçlarına”. Her yeni aşk, her yeni hüzün, her yeni bahar, her yeni heyecanda canlanır içimizdeki Attila İlhan; o bizim şair tarafımızdır... (Arka kapaktan)
Hemen dilimizin ucunda durur aslında Attila İlhan; mırıldanan bir şarkı olur, dökülüverir sokaklara. Ya da belleğimizin bir yerlerinde uslu uslu öylece oturmaktadır: “beni de kırdılar içimden kırdılar / karanlık camlardan sular akıyordu / şimşekli bir boşlukta saat vurdu / beni de kırdılar belki yalnızdılar / belki onların da çocukluğu yoktu / bütün şarkılara kapalıydılar / bir genç kız değişmemişti saçlarına”. Her yeni aşk, her yeni hüzün, her yeni bahar, her yeni heyecanda canlanır içimizdeki Attila İlhan; o bizim şair tarafımızdır... (Arka kapaktan)