Sevr Antlaşması 143. madde, Türkiye, soy azınlıklarından olan kişilerin karşılıklı ve gönüllü göçlerine ilişkin olarak İtilaf devletlerinin uygun göreceği hükümleri tanımayı yükümlenir. Türkiye, karşılıklı göç konusunda Yunanistan ile Bulgaristan arasında 27 Kasım 1919'da Neuilly- sur-Seine'de imzalanan sözleşmenin 16. maddesinden yararlanmamayı yükümlenir. İşbu antlaşmanın yürürlüğe girişini izleyecek altı ay içinde Yunanistan ile Türkiye, Yunanistan'a aktarılan ya da Osmanlı kalan topraklardaki Türk ve Yunan soylu halkın karşılıklı ve gönüllü göçüne ilişkin özel bir anlaşma yapacaklardır. Bir anlaşmaya varılamaması durumunda Yunanistan ve Türkiye, Milletler Cemiyeti Konseyi'ne başvurmak hakkına sahip olacaklar ve Konsey sözü edilen anlaşmanın koşullarını saptayacaktır.
Rusya, Kafkasya ve Anadolu'nun değişik bölgelerinde yaşayan yaklaşık 100 bin civarındaki Rum, Yunanistan tarafından Doğu Trakya'da zorla el koyduğu Türklerin evlerine yerleştirilmiştir. Yunanistan, Doğu Trakya'nın demografik yapısını zorla değiştirmeye çalışmış, Türklerin Doğu Trakya'yı terk etmesi emrini 1922 yazında vermiştir. Yaklaşık 30 bin Türk hayatlarını kurtarmak için Doğu Trakya'dan Bulgaristan'a sığınmıştır. Yunanistan, 1919 yılından itibaren Batı Anadolu'yu Türksüzleştirmek ve Türklerin yaşadıkları toprakları terk etmelerini sağlamak için savaş suçu olarak kabul edilen tüm suçları işbirlikçisi Rum ve Ermeni çeteleri ile beraber işlemiş, Türklere Batı Anadolu ve Doğu Trakya'da etnik temizlik gerçekleştirmiştir.
Bugün, işgal edilen Anadolu ve Doğu Trakya topraklarında Yunanistan ve Yunanistan ile işbirliği yapan Rum ve Ermeni çetelerinin Türklere karşı işlemiş olduğu tüm savaş suçları unutturulmaya çalışılmaktadır. Avrupa merkezci tarihçiler, Lozan'da imzalanan Türk-Yunan nüfus mübadelesi tarihinin yazımını, Büyük Taarruz sonrası ile başlatmakta ve gerek Yunan ordusu ve gerekse de Rum-Ermeni çeteleri tarafından Türklere karşı gerçekleştirilen “Etnik Temizlik” harekâtına karşın, kaçan Rumları geri kabul etmemesi sebebi ile Etnik Temizliğe maruz kalmış olan Türkleri “Etnik Temizlik” yapmakla suçlamaktadırlar.