İttihat-Terakki'den başlayarak, yakın tarihimiz iri bir çınardan zamanlı-zamansız dökülen solgun yapraklar gibi, "bitişik nizam" ilerliyor. Hapishane avlularını, Sansaryan Hanlarını, Ankara'nın Hergele Meydanı olarak ünlenen darağacı mekanlarını dolduran solgun yaprakları deşelediğimizde, yine "bitişik nizam" idamlara, gencecik vücutlara reva görülen zulümlere rastlıyoruz. Mizah dergilerine malzeme olan ifadesiyle, "son bağımsız Türk devleti", varlığını korumak için, varlığını var kılmak için inanılmaz sindirme ve baskı yöntemlerinden medet umdu, umuyor, belki de ummaya devam edecek. Yine meydanları sararmış çınar yaprakları dolduracak, yine kuşaklar boyu terörün soldurduğu yıllar kulaktan kulağa aktarılacak. Ya sonra?
1990'ların Türkiye'sinde cezaevlerinde binlerce genç insan, ülkeyi kurtarma eylemlerinin bedellerini haklı ya da haksız bir biçimde ödüyorlar. Onlar orada çürüye dursun, eski darbeciler -27 Mayısçılar-, yine darbecileri -12 Eylülcüler- teröre göz yummakla, hatta teşvik etmekle suçluyorlar. Tekzip ya da yalanlama yok. Doğrudan suçlanan Kenan Evren, Marmaris'te balık avlıyor... Hiç şüphe yok ki, askeri mahfillerde de yine birileri “Ne olacak bu memleketin hali?” sızlanışıyla yeni “Solgun yıllar” peşinde kulis yapıyor.