#smrgSAHAF Sultan Abdülhamit'in Son Günleri - 2006

Kondisyon:
Yeni
Basıldığı Matbaa:
Bayrak Matbaacılık
Dizi Adı:
Yayın No: 23
ISBN-10:
9758845233
Stok Kodu:
1199077655
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
284 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2006
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199077655
463538
Sultan Abdülhamit'in Son Günleri -        2006
Sultan Abdülhamit'in Son Günleri - 2006 #smrgSAHAF
0.00
Abdülhamid Han tahttan indirilip, Selanik'e sürgüne gönderilmişti. (1909) Balkan Harbinin başlamasıyla İstanbul'a getirdiler. Bir gün, sabah çay içilirken, yanında bulunan damatlara diyor ki: "Düşünüyorum, düşünüyorum, aklım, havsalam bu meseleyi bir türlü almıyor. Balkanlılar nasıl ittifak eder? Bu milletler hilkatte bile birbirine dargın yaratılmışlardır. Bunları birbirlerine yaklaştıracak, birleştirecek amiller zuhur ediyor, sebepler cereyan eyliyor da hükümet bunlara nasıl lakayt kalıyor.. .Soruyorum size, İstanbul'da Rum Patrikhane'si vardı; o yerinde duruyor mu?

Şerif Paşa bu mühim soruya derhal kemali talakatla cevap veriyor:

-Evet efendimiz...

Birde Bulgar (Ekserihhane) si vardı; o da duruyor mu? -Evet efendimiz...

Allah Allah... Bu iki makam senelerden beri birbirinin kanına susamış iki düşman gibi karşı karşıya duran bu iki müessese birdenbire birbirinin kucağına atlıyor, barışıyor, dost oluyor da devletin nasıl haberi olmuyor?

Birkaç dakika süren sükutu takiben Sultan Hamid sözüne devam ediyor:

Şaşılacak şey... Benim bildiğim bu iki unsur arasında ebedi husumeti temin eden yegane sebep, kiliseler ve mektepler meselesiydi. Bu mesele nasıl kapandı? Cevap Arif Hikmet Paşa'dan:

İttihat ve Terakki Hükümeti, komşuların arasını bulmak için ortadaki pürüzü kaldırmış, bundan sonra da Balkanlılar birleşip Osmanlı'ya savaş açmışlardır. Sultan Hamid duyunca eseflenir ve der ki:

O halde... desenize, biz felaketi kendi elimizle davet etmişiz...Yazık, çok yazık... (Arka kapaktan)

Abdülhamid Han tahttan indirilip, Selanik'e sürgüne gönderilmişti. (1909) Balkan Harbinin başlamasıyla İstanbul'a getirdiler. Bir gün, sabah çay içilirken, yanında bulunan damatlara diyor ki: "Düşünüyorum, düşünüyorum, aklım, havsalam bu meseleyi bir türlü almıyor. Balkanlılar nasıl ittifak eder? Bu milletler hilkatte bile birbirine dargın yaratılmışlardır. Bunları birbirlerine yaklaştıracak, birleştirecek amiller zuhur ediyor, sebepler cereyan eyliyor da hükümet bunlara nasıl lakayt kalıyor.. .Soruyorum size, İstanbul'da Rum Patrikhane'si vardı; o yerinde duruyor mu?

Şerif Paşa bu mühim soruya derhal kemali talakatla cevap veriyor:

-Evet efendimiz...

Birde Bulgar (Ekserihhane) si vardı; o da duruyor mu? -Evet efendimiz...

Allah Allah... Bu iki makam senelerden beri birbirinin kanına susamış iki düşman gibi karşı karşıya duran bu iki müessese birdenbire birbirinin kucağına atlıyor, barışıyor, dost oluyor da devletin nasıl haberi olmuyor?

Birkaç dakika süren sükutu takiben Sultan Hamid sözüne devam ediyor:

Şaşılacak şey... Benim bildiğim bu iki unsur arasında ebedi husumeti temin eden yegane sebep, kiliseler ve mektepler meselesiydi. Bu mesele nasıl kapandı? Cevap Arif Hikmet Paşa'dan:

İttihat ve Terakki Hükümeti, komşuların arasını bulmak için ortadaki pürüzü kaldırmış, bundan sonra da Balkanlılar birleşip Osmanlı'ya savaş açmışlardır. Sultan Hamid duyunca eseflenir ve der ki:

O halde... desenize, biz felaketi kendi elimizle davet etmişiz...Yazık, çok yazık... (Arka kapaktan)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat