#smrgSAHAF Son Osmanlılar : Osmanlı Hanedanının Sürgün ve Miras Öyküsü -

Kondisyon:
Çok İyi
Basıldığı Matbaa:
Ayhan Matbaası
Dizi Adı:
İnceleme Dizisi
Stok Kodu:
1199114487
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
203 s. + 76 s. Belge, Fotoğraf
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
2
Basım Tarihi:
1991
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
1. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199114487
500224
Son Osmanlılar : Osmanlı Hanedanının Sürgün ve Miras Öyküsü -
Son Osmanlılar : Osmanlı Hanedanının Sürgün ve Miras Öyküsü - #smrgSAHAF
0.00
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 3 Mart 1924 günü kabul ettiği 431 sayılı kanun uyarınca aynı gün Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışına çıkartılan ve ülkeye dönmelerine tam 50 yıl sonra izin verilen Osmanlı Hanedanı'nın sürgün öyküsüdür.

SİRKECİ İstasyonu'ndan kalkan Simplon Ekspresi ile dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkıyorlardı.

Kadın, erkek ve çocuk, 155 kişiydiler... Osmanlı Hanedanı bu 155 kişiden ibaretti ve 1924 Mart'ında, hepsi Türkiye dışına çıkartıldı... Ellerine ikişer bin İngiliz lirası ve bir yıllık ama dönüşü olmayan pasaport verildi. Mal varlıkları tasfiye edildi... Türkiye'ye girmeleri ve transit geçmeleri yasaklandı... Artık ne vatanları, ne de gelirleri vardı... Macera dolu bir sürgün yaşadılar... Geçinebilmek için, her türlü işte çalıştılar... Kimisi mezar bekçiliği yaptı, kimisi kapı-kapı dolaşıp sabun sattı... Yabancı zindanlarda can verenleri oldu... Kimisi de başka hanedanların mensuplarıyla evlenip yeniden asalet unvanı aldı...

Sürgün, hanedanın kadın mensupları için 28, erkekleri için 50 yıl devam etti.1974'te, ailenin tamamının Türkiye'ye dönebilmesine izin verildi. Bir kısmı döndü, bir kısmı yıllardır yaşadığı ülkelerde kaldı.

Gazeteci Murat Bardakçı'nın, dünyanın hemen her tarafına dağılmış olan Osmanlı hanedanının mensuplarıyla görüşerek hazırladığı bu kitap, Ortadoğu'ya ve Avrupa'nın bir bölümüne yüzlerce yıl boyunca hükmetmiş bir aileden bugüne kalanların öyküsünü anlatıyor... Konusundaki ilk ve tek eser olan bu kitap, bir yerde, Osmanlılar'ın tarih sahnesinden çekilmelerinden sonraki tarihidir...

"Yakınçağ tarihimiz son 30 yıldır yeni bir metot ve soğukkanlı bir yaklaşımla ele alınıyor ama her köşesi değil; halen tabu olan alanlar var. Bunları çözümlememiz lazım. Murat Bardakçı'nın yaklaşımını zahmetli bir çalışmanın ve dikkatin sonucu yararlı bulduğumuzu söylemeliyiz." - İlber Ortaylı

(...) "Son Osmanlılar", Hürriyet Gazetesi'nde araştırmalarını zevkle okuduğunuz değerli arkadaşım Murat Bardakçı'nın kitabı... Bu kitapta, dünyanın en eski ve köklü hanedanlarından biri olan Osmanoğulları'nın, Cumhuriyet sonrası sürgün öyküsü yer alıyor. Mart 1924'te yurt dışına sürgün edilen 144 kişilik Osmanoğlu hanedanının, geçinebilmek için çeşitli ülkelerde verdikleri mücadele anlatılıyor. "Son Osmanlılar", konusunda bugüne kadar yapılmış ilk ve tek araştırma. Akıcı yazılmış, kolay okunuyor.

Şu anda, ülkemizin başında bugünkü hanedan yerine Osmanlı hanedanı olsaydı, tahtta oturan kişi büyük olasılıkla Mermet Orhan olacaktı. Kendisi, şimdi Fransa'da, Amerikan askeri mezarlığının bekçiliğinden emekli. Türk parası karşılığı, 900 bin lira maaşı var.

Avrupa'nın gece kulüplerinde çiçek satan prensesler, Paris'te sabun pazarlayan şehzadeler, Arap zindanlarında can veren prensler ve aile içi büyük kavgalar... Murat, bunları çok iyi toparlamış.
Osmanoğulları, dünyada böylesine yokluk ve sefalet içinde yaşayan tek hanedan. Murat Bardakçı, gerçekten ilginç bir araştırma yapmış ve güzel bir kitap yazmış. Bu kitabı da, zevkle okuyacağınıza inanıyorum. - (Emin Çölaşan, Hürriyet, 30 Eylül 1991) - Sultan Orhan II
Yüz kırk dört kişiydiler.
Otuz altısı erkek, kırk sekizi kadın, altımışı çocuk, toplam yüz kırk dört kişi
Bir "yüz ellilikleri", iyi kötü, biliriz. Daha sonralarının "yüz kırk yedileri", "on dörtleri", "on beşleri" vesaire de iyi kötü birşeyler çağrıştırır, yakın tarihe ve siyasete meraklı olanlarımıza. ama "yüz kırk dörtleri" bilmeyiz.
Yüz kırk dörtler, 3 Mart 1924 günü vatandaşlıktan çıkarıldılar.
Yüz kırk dört Osmanoğlu.
Şehzade sıfatını taşıyanlar yirmi dört ile yetmiş iki saat içinde Türkiye sınırlarını terketmek zorundaydılar, kadınlara bir haftayla on gün arası süre tanınmıştı.
Ellerine ikişer bin sterlin tutarında döviz verildi. Birer yıl süreyle geçerli de pasaport. Pasaportun üzerindeki "matbu" Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ibaresi karalanmış, el yazısıyla Türkiye Cumhuriyeti şeklinde düzeltilmişti; birer ibare daha vardı pasaportların üzerlerinde: "Sadece çıkışa mahsustur"!
Osmanoğulları'nun Türkiye'ye girmeleri, hatta Türkiye'den transit geçmeleri, Türk topraklarında taşınmaz mal edinmeleri yasaklandı. Mevcut gayrimenkullerine el kondu.
Yüz kırk dörtlerin kadınları ancak 1952'de, erkekleri ancak Ecevit'in şu ünlü "1974 affından" sonra geri dönebildiler. Cumhuriyet vatandaşı oldular, sizinle, benimle eşit.
Çoğu gurbette öldü.
Çoğu, kurduğu düzeni bozamayıp yabancı ülkelerde kaldı. Çocukları, torunları gurbette ölecekler.
Çok sıkıntı, çok acı çektiler. Süründüler. Kimisi kapı kapı dolaşıp sabun sattı, kimisi mezarlık bekçiliği yaptı. Kimisi uyuşturucuya bağlandı, kimisi fuhuşa sürüklendi. Kumara düşenler, "kafayı yiyenler" oldu içlerinde. Hapishanede ölen de.
Tahtın varisi, yani şu anda imparatorluk devam etseydi, başınızda, başımızda Mehmet VII ya da Orhan II sanıyla padişah olacak olan kişi, Şehzade ve Veliaht Mehmet Orhan efendi, seksen iki yaşında, Fransa'nın Nice şehrinde iki göz odalı bir evde yaşıyor ve artık gözleri görmüyor... Padişahımız efendimiz (!), Paris'teki Amerikan Askeri Mezarlığı'nın bekçiliğinden emekli ve ayda yüz doksan dolar maaşı var, yani dokuz yüz bin Cumhuriyet Lirası.
Dönem dönem, döne döne değinip yazdığım bu hüzünlü konu, bol ayrıntılı ve bol resimli olmak üzere, gazeteci-yazar arkadaşımız ve dostumuz Murat Bardakçı tarafından kitaplaştırılmış bulunuyor: "Son Osmanlılar", Osmanlı Hanedanının Miras ve Sürgün Öyküsü.(...) - (Engin Ardıç, Sabah, 6 Ekim 1991)

Kitaptan Bir Bölüm

Osmanlı hanedanı, özellikle de son padişahlar üzerine bugüne kadar yapılan yayınlar, genellikle iki amaca dayanıyordu: Ya methederek göklere çıkarmak yahut ağır şekilde eleştirmek.

Osmanlılar, Ortadoğu'ya ve Avrupa'nın bir bölümüne yüzlerce yıl boyunca hükmetmiş bir ailenin fertleri olmalarına rağmen, herşeyden önce, etten-kemikten birer insandılar. Onlarda da her ailede olduğu gibi geçimsizlikler, anlaşmazlıklar yaşanmış, onlar da sevmiş, aşık olmuş, nefret etmiş, mutluluğa ermiş veya hayal kırıklığı ile karşılaşmış kişilerdi ve bu yönleriyle incelenmemişlerdi. Kitabın ilk iki bölümünde, öncelikle bunu sergilemeye çalıştık. Osmanoğulları kalabalık bir aile olduğundan, hanedan üyelerinin ancak birkaçının hayatından kesitler verebildik.

Üçüncü bölümde ise, hanedanın hukuk ve miras serüveninden bazı görüntüler aktardık. Kitabın sonunda yer alan ve ilk kez yayınlanan belgeler, sürgündeki geniş bir ailenin maddî imkân bulabilmek için bugüne kadar hiç kesintisiz sürdürdüğü mücadeleyi yansıtırken, bir yerde de Osmanlılar'ın tarih sahnesinden çekilmelerinden sonraki tarihini gözler önüne sermektedir sanıyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 3 Mart 1924 günü kabul ettiği 431 sayılı kanun uyarınca aynı gün Türkiye Cumhuriyeti sınırları dışına çıkartılan ve ülkeye dönmelerine tam 50 yıl sonra izin verilen Osmanlı Hanedanı'nın sürgün öyküsüdür.

SİRKECİ İstasyonu'ndan kalkan Simplon Ekspresi ile dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkıyorlardı.

Kadın, erkek ve çocuk, 155 kişiydiler... Osmanlı Hanedanı bu 155 kişiden ibaretti ve 1924 Mart'ında, hepsi Türkiye dışına çıkartıldı... Ellerine ikişer bin İngiliz lirası ve bir yıllık ama dönüşü olmayan pasaport verildi. Mal varlıkları tasfiye edildi... Türkiye'ye girmeleri ve transit geçmeleri yasaklandı... Artık ne vatanları, ne de gelirleri vardı... Macera dolu bir sürgün yaşadılar... Geçinebilmek için, her türlü işte çalıştılar... Kimisi mezar bekçiliği yaptı, kimisi kapı-kapı dolaşıp sabun sattı... Yabancı zindanlarda can verenleri oldu... Kimisi de başka hanedanların mensuplarıyla evlenip yeniden asalet unvanı aldı...

Sürgün, hanedanın kadın mensupları için 28, erkekleri için 50 yıl devam etti.1974'te, ailenin tamamının Türkiye'ye dönebilmesine izin verildi. Bir kısmı döndü, bir kısmı yıllardır yaşadığı ülkelerde kaldı.

Gazeteci Murat Bardakçı'nın, dünyanın hemen her tarafına dağılmış olan Osmanlı hanedanının mensuplarıyla görüşerek hazırladığı bu kitap, Ortadoğu'ya ve Avrupa'nın bir bölümüne yüzlerce yıl boyunca hükmetmiş bir aileden bugüne kalanların öyküsünü anlatıyor... Konusundaki ilk ve tek eser olan bu kitap, bir yerde, Osmanlılar'ın tarih sahnesinden çekilmelerinden sonraki tarihidir...

"Yakınçağ tarihimiz son 30 yıldır yeni bir metot ve soğukkanlı bir yaklaşımla ele alınıyor ama her köşesi değil; halen tabu olan alanlar var. Bunları çözümlememiz lazım. Murat Bardakçı'nın yaklaşımını zahmetli bir çalışmanın ve dikkatin sonucu yararlı bulduğumuzu söylemeliyiz." - İlber Ortaylı

(...) "Son Osmanlılar", Hürriyet Gazetesi'nde araştırmalarını zevkle okuduğunuz değerli arkadaşım Murat Bardakçı'nın kitabı... Bu kitapta, dünyanın en eski ve köklü hanedanlarından biri olan Osmanoğulları'nın, Cumhuriyet sonrası sürgün öyküsü yer alıyor. Mart 1924'te yurt dışına sürgün edilen 144 kişilik Osmanoğlu hanedanının, geçinebilmek için çeşitli ülkelerde verdikleri mücadele anlatılıyor. "Son Osmanlılar", konusunda bugüne kadar yapılmış ilk ve tek araştırma. Akıcı yazılmış, kolay okunuyor.

Şu anda, ülkemizin başında bugünkü hanedan yerine Osmanlı hanedanı olsaydı, tahtta oturan kişi büyük olasılıkla Mermet Orhan olacaktı. Kendisi, şimdi Fransa'da, Amerikan askeri mezarlığının bekçiliğinden emekli. Türk parası karşılığı, 900 bin lira maaşı var.

Avrupa'nın gece kulüplerinde çiçek satan prensesler, Paris'te sabun pazarlayan şehzadeler, Arap zindanlarında can veren prensler ve aile içi büyük kavgalar... Murat, bunları çok iyi toparlamış.
Osmanoğulları, dünyada böylesine yokluk ve sefalet içinde yaşayan tek hanedan. Murat Bardakçı, gerçekten ilginç bir araştırma yapmış ve güzel bir kitap yazmış. Bu kitabı da, zevkle okuyacağınıza inanıyorum. - (Emin Çölaşan, Hürriyet, 30 Eylül 1991) - Sultan Orhan II
Yüz kırk dört kişiydiler.
Otuz altısı erkek, kırk sekizi kadın, altımışı çocuk, toplam yüz kırk dört kişi
Bir "yüz ellilikleri", iyi kötü, biliriz. Daha sonralarının "yüz kırk yedileri", "on dörtleri", "on beşleri" vesaire de iyi kötü birşeyler çağrıştırır, yakın tarihe ve siyasete meraklı olanlarımıza. ama "yüz kırk dörtleri" bilmeyiz.
Yüz kırk dörtler, 3 Mart 1924 günü vatandaşlıktan çıkarıldılar.
Yüz kırk dört Osmanoğlu.
Şehzade sıfatını taşıyanlar yirmi dört ile yetmiş iki saat içinde Türkiye sınırlarını terketmek zorundaydılar, kadınlara bir haftayla on gün arası süre tanınmıştı.
Ellerine ikişer bin sterlin tutarında döviz verildi. Birer yıl süreyle geçerli de pasaport. Pasaportun üzerindeki "matbu" Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ibaresi karalanmış, el yazısıyla Türkiye Cumhuriyeti şeklinde düzeltilmişti; birer ibare daha vardı pasaportların üzerlerinde: "Sadece çıkışa mahsustur"!
Osmanoğulları'nun Türkiye'ye girmeleri, hatta Türkiye'den transit geçmeleri, Türk topraklarında taşınmaz mal edinmeleri yasaklandı. Mevcut gayrimenkullerine el kondu.
Yüz kırk dörtlerin kadınları ancak 1952'de, erkekleri ancak Ecevit'in şu ünlü "1974 affından" sonra geri dönebildiler. Cumhuriyet vatandaşı oldular, sizinle, benimle eşit.
Çoğu gurbette öldü.
Çoğu, kurduğu düzeni bozamayıp yabancı ülkelerde kaldı. Çocukları, torunları gurbette ölecekler.
Çok sıkıntı, çok acı çektiler. Süründüler. Kimisi kapı kapı dolaşıp sabun sattı, kimisi mezarlık bekçiliği yaptı. Kimisi uyuşturucuya bağlandı, kimisi fuhuşa sürüklendi. Kumara düşenler, "kafayı yiyenler" oldu içlerinde. Hapishanede ölen de.
Tahtın varisi, yani şu anda imparatorluk devam etseydi, başınızda, başımızda Mehmet VII ya da Orhan II sanıyla padişah olacak olan kişi, Şehzade ve Veliaht Mehmet Orhan efendi, seksen iki yaşında, Fransa'nın Nice şehrinde iki göz odalı bir evde yaşıyor ve artık gözleri görmüyor... Padişahımız efendimiz (!), Paris'teki Amerikan Askeri Mezarlığı'nın bekçiliğinden emekli ve ayda yüz doksan dolar maaşı var, yani dokuz yüz bin Cumhuriyet Lirası.
Dönem dönem, döne döne değinip yazdığım bu hüzünlü konu, bol ayrıntılı ve bol resimli olmak üzere, gazeteci-yazar arkadaşımız ve dostumuz Murat Bardakçı tarafından kitaplaştırılmış bulunuyor: "Son Osmanlılar", Osmanlı Hanedanının Miras ve Sürgün Öyküsü.(...) - (Engin Ardıç, Sabah, 6 Ekim 1991)

Kitaptan Bir Bölüm

Osmanlı hanedanı, özellikle de son padişahlar üzerine bugüne kadar yapılan yayınlar, genellikle iki amaca dayanıyordu: Ya methederek göklere çıkarmak yahut ağır şekilde eleştirmek.

Osmanlılar, Ortadoğu'ya ve Avrupa'nın bir bölümüne yüzlerce yıl boyunca hükmetmiş bir ailenin fertleri olmalarına rağmen, herşeyden önce, etten-kemikten birer insandılar. Onlarda da her ailede olduğu gibi geçimsizlikler, anlaşmazlıklar yaşanmış, onlar da sevmiş, aşık olmuş, nefret etmiş, mutluluğa ermiş veya hayal kırıklığı ile karşılaşmış kişilerdi ve bu yönleriyle incelenmemişlerdi. Kitabın ilk iki bölümünde, öncelikle bunu sergilemeye çalıştık. Osmanoğulları kalabalık bir aile olduğundan, hanedan üyelerinin ancak birkaçının hayatından kesitler verebildik.

Üçüncü bölümde ise, hanedanın hukuk ve miras serüveninden bazı görüntüler aktardık. Kitabın sonunda yer alan ve ilk kez yayınlanan belgeler, sürgündeki geniş bir ailenin maddî imkân bulabilmek için bugüne kadar hiç kesintisiz sürdürdüğü mücadeleyi yansıtırken, bir yerde de Osmanlılar'ın tarih sahnesinden çekilmelerinden sonraki tarihini gözler önüne sermektedir sanıyoruz.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat