#smrgSAHAF Siyasi Kültürümüzde Zulüm ve İşkence -

Stok Kodu:
1199001051
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
446 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
1992
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199001051
387215
Siyasi Kültürümüzde Zulüm ve İşkence -
Siyasi Kültürümüzde Zulüm ve İşkence - #smrgSAHAF
0.00
Şiddet ve zor kullanımını, işkenceyi kayıtsız şartsız reddeden bir siyasî-toplumsal kültür geliştiremediğimiz ortada. Kendini sağda veya solda tanımlayanlarımızın büyük çoğunluğu, işkenceye varan zor kullanımını belli gerekçelerle meşru görebiliyor. Bu ülke insanlarının yaklaşık yüz yıldır yaşadığı trajik tarih, "Cumhuriyet"e, "demokrasi"ye geçişler, yeniden geçişler... bu zihniyeti sorgulamayı sağlayacak bir atmosfer yaratmaya yetmedi. Her dönemde, özellikle "demokrasi"nin kesintiye uğradığı zamanlarda hep bir öncekinden daha yaygın ve şiddetli uygulanan işkenceye karşı niçin etkin bir toplumsal tepki ve ciddî bir hesaplaşma hamlesi yaratılamıyor? Bunun nedeni sadece korku mu? Neden tarihimizde yaşanmış onca katliamın katledilenler açısından yapılmış araştırmaları bizi bunca rahatsız ediyor? Neden örneğin, Türk-Müslüman olmayan azınlıkların yaşadığı tehcir ve kitlesel cinayetleri bir de onların ağzından dinlemeye tahammül dahi edemiyoruz? Aradan on yıllar geçse bile bu tür olaylar niçin yalnız resmî açıklamalarla örtülmüş tabular olarak kalıyor? Bu ve benzeri sorular, toplumsal kimliğimizin ve ruh halimizin belirleyici çizgileriyle ilişkilidir. Elinizdeki kitap, bu çizgilerin üzerine giderek açmamız gereken bir tartışmaya ve iç hesaplaşmaya çağrı amacı taşıyor. Zulmün, işkencenin ve şiddet kullanımının tarihimizdeki kaynaklarına bu amaçla ve hem titizlik hem de cesaretle eğiliyor. Dolayısıyla aynı zamanda gayrıresmî tarihimiz için önemli bir kaynak niteliği taşıyor. (Arka kapaktan)
Şiddet ve zor kullanımını, işkenceyi kayıtsız şartsız reddeden bir siyasî-toplumsal kültür geliştiremediğimiz ortada. Kendini sağda veya solda tanımlayanlarımızın büyük çoğunluğu, işkenceye varan zor kullanımını belli gerekçelerle meşru görebiliyor. Bu ülke insanlarının yaklaşık yüz yıldır yaşadığı trajik tarih, "Cumhuriyet"e, "demokrasi"ye geçişler, yeniden geçişler... bu zihniyeti sorgulamayı sağlayacak bir atmosfer yaratmaya yetmedi. Her dönemde, özellikle "demokrasi"nin kesintiye uğradığı zamanlarda hep bir öncekinden daha yaygın ve şiddetli uygulanan işkenceye karşı niçin etkin bir toplumsal tepki ve ciddî bir hesaplaşma hamlesi yaratılamıyor? Bunun nedeni sadece korku mu? Neden tarihimizde yaşanmış onca katliamın katledilenler açısından yapılmış araştırmaları bizi bunca rahatsız ediyor? Neden örneğin, Türk-Müslüman olmayan azınlıkların yaşadığı tehcir ve kitlesel cinayetleri bir de onların ağzından dinlemeye tahammül dahi edemiyoruz? Aradan on yıllar geçse bile bu tür olaylar niçin yalnız resmî açıklamalarla örtülmüş tabular olarak kalıyor? Bu ve benzeri sorular, toplumsal kimliğimizin ve ruh halimizin belirleyici çizgileriyle ilişkilidir. Elinizdeki kitap, bu çizgilerin üzerine giderek açmamız gereken bir tartışmaya ve iç hesaplaşmaya çağrı amacı taşıyor. Zulmün, işkencenin ve şiddet kullanımının tarihimizdeki kaynaklarına bu amaçla ve hem titizlik hem de cesaretle eğiliyor. Dolayısıyla aynı zamanda gayrıresmî tarihimiz için önemli bir kaynak niteliği taşıyor. (Arka kapaktan)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat