#smrgSAHAF Sis ve Gece -

Stok Kodu:
1199009311
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
326 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
4
Basım Tarihi:
2000
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199009311
395475
Sis ve Gece -
Sis ve Gece - #smrgSAHAF
0.00
Zorlamalarıma karşın belleğim geçmişe kapı aralamıyor. Belli belirsiz şekiller kıpırdamıyor değil ama görüntüler netleşmiyor. Zaman sanki yaşadıklarımı eritip birdenbire karışmış ağır ağır içine gömüldüğüm bu tuhaf bulamacı çözemiyorum. Nasıl çözeceğimi de bilmiyorum. Tıpkı bozkırın ortasında güneşin, yağmurun insafına terk edilen bu kasvetli konağın öyküsünü bilmediğim gibi.

Evli ve çocuk sahibi, mesleğine aşkla bağlı bir istihbaratçı olan Sedat, çeşitli ayak oyunlarıyla örgütünden uzaklaştırılınca kendisini sudan çıkmış balık gibi hisseder. Onu yaşama bağlayacak, mesleği kadar tutkulu bir şey gereklidir hayatında. Bu arada Mine'yle karşılaşır ve hayatındaki ölümcül boşluğu aşk doldurur. Ancak Mine'nin ansızın ortadan kaybolması, her şeyi altüst eder ve Sedat da sevdiği kadını aramaya başlar...

Sis ve Gece'de okur, bu arayış boyunca Sedat'la birlikte insan ilişkilerine doğru ilginç bir yolculuğa çıkar. İstanbul'un Tarlabaşı, Kurtuluş gibi unutulmuş semtlerinin ara sokaklarında süren bu arayış, kimisi geçmişin anılarına bağlı, kimisi değerlerini yitirmiş, para ve çıkar ekseninde gelişen trajik ve komik ilişkilerin insanlarını çıkartır karşımıza.

Seçtiği mekânlar ve insan ilişkileriyle İstanbul'un tarihten beri süregelen karmaşık etnik yapısına da işaret eder Sis ve Gece. Türkiye'de yaşayan Rumların son temsilcilerinden olan Madam Eleni ve kızı Maria'nın öyküsü çarpıcı olduğu kadar düşündürücüdür de. Bu toprakların insanı olan Madam Eleni ve kızı Maria, son dönemde yaşanan kültürel kaos ve yozlaşma nedeniyle kendi komşuları tarafından kurban olarak seçilirler. Türkiye kültürünün en özgün renklerinden olan bu insanların son yıllardaki yaşamı trajik bir biçimde aktarılır.

Suç ya da cinayet, kurguyu tamamlayan, gerilimi tırmandıran birer dekor ya da motif olarak yer almaz romanda. Suç, insan yazgısı üzerinde trajik sonuçlar doğuran bir öğe olarak boy gösterir. Ahmet Ümit, toplumsal düzeni savunan bir insanın serüveninde, bu amansız yabancılaşmayı, yalnızlaşmayı dile getirir.

Zorlamalarıma karşın belleğim geçmişe kapı aralamıyor. Belli belirsiz şekiller kıpırdamıyor değil ama görüntüler netleşmiyor. Zaman sanki yaşadıklarımı eritip birdenbire karışmış ağır ağır içine gömüldüğüm bu tuhaf bulamacı çözemiyorum. Nasıl çözeceğimi de bilmiyorum. Tıpkı bozkırın ortasında güneşin, yağmurun insafına terk edilen bu kasvetli konağın öyküsünü bilmediğim gibi.

Evli ve çocuk sahibi, mesleğine aşkla bağlı bir istihbaratçı olan Sedat, çeşitli ayak oyunlarıyla örgütünden uzaklaştırılınca kendisini sudan çıkmış balık gibi hisseder. Onu yaşama bağlayacak, mesleği kadar tutkulu bir şey gereklidir hayatında. Bu arada Mine'yle karşılaşır ve hayatındaki ölümcül boşluğu aşk doldurur. Ancak Mine'nin ansızın ortadan kaybolması, her şeyi altüst eder ve Sedat da sevdiği kadını aramaya başlar...

Sis ve Gece'de okur, bu arayış boyunca Sedat'la birlikte insan ilişkilerine doğru ilginç bir yolculuğa çıkar. İstanbul'un Tarlabaşı, Kurtuluş gibi unutulmuş semtlerinin ara sokaklarında süren bu arayış, kimisi geçmişin anılarına bağlı, kimisi değerlerini yitirmiş, para ve çıkar ekseninde gelişen trajik ve komik ilişkilerin insanlarını çıkartır karşımıza.

Seçtiği mekânlar ve insan ilişkileriyle İstanbul'un tarihten beri süregelen karmaşık etnik yapısına da işaret eder Sis ve Gece. Türkiye'de yaşayan Rumların son temsilcilerinden olan Madam Eleni ve kızı Maria'nın öyküsü çarpıcı olduğu kadar düşündürücüdür de. Bu toprakların insanı olan Madam Eleni ve kızı Maria, son dönemde yaşanan kültürel kaos ve yozlaşma nedeniyle kendi komşuları tarafından kurban olarak seçilirler. Türkiye kültürünün en özgün renklerinden olan bu insanların son yıllardaki yaşamı trajik bir biçimde aktarılır.

Suç ya da cinayet, kurguyu tamamlayan, gerilimi tırmandıran birer dekor ya da motif olarak yer almaz romanda. Suç, insan yazgısı üzerinde trajik sonuçlar doğuran bir öğe olarak boy gösterir. Ahmet Ümit, toplumsal düzeni savunan bir insanın serüveninde, bu amansız yabancılaşmayı, yalnızlaşmayı dile getirir.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat