#smrgSAHAF ŞECERE [-İ MA‘ZİYYE] ve SİLSİLE [-İ SÂDÂT] -

Stok Kodu:
1199118725
Boyut:
1080x42
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199118725
504441
ŞECERE [-İ MA‘ZİYYE] ve SİLSİLE [-İ SÂDÂT] -
ŞECERE [-İ MA‘ZİYYE] ve SİLSİLE [-İ SÂDÂT] - #smrgSAHAF
0.00
Rulo şeklinde hazırlanmış 1080x42 cm. ölçülerindeki bu “şecere ve seyyitlik silsilesi”, baş kısımları kalın, sonlara doğru incelen krem renkli deri üzerine yazılmıştır. Ek yerlerinde tamir izleri göze çarpar. Yazı alanı biri kalın, diğeri ince iki siyah kenarlı, kalın altın yaldız cetvelle çerçevelenmiştir. Nesih hatladır. Sonradan eklenen kısımlarda yazı farklılaşır. Kişi isimleri altın yaldızla hazırlanmış daireler içine siyah, yer yer kırmızı ve koyu yeşil mürekkeple, Hz. Yahya, Hz. Meryem, Hz. İsa gibi bazı isimler ise altın yaldızla yazılmıştır. Şecerenin dalları da siyah kenarlı altın yaldızladır. Şeceredeki son isim, Sultan Abdülaziz ibn Mahmud Han-ı sanîdir. On beş yıl tahtta kalan Sultan Abdülaziz'in tahta çıktığı tarih 25 Haziran 1861, ölüm tarihi 4 Haziran 1876'dır. Şecere bu padişahla sona erdiğine göre 1861'den sonra, 1876'dan önce hazırlanmış olmalıdır.

“Efendi, bey, önder, sahip, faziletli, kerim” gibi sözlük anlamlarına sahip “seyyid” (çoğulu sâdât) kelimesi terim olarak Hz. Peygamber'in nesline mensup anlamında ve onun Hz. Ali ve Fatıma'dan doğan torunları ve onların soyundan gelenler için unvan olarak kullanılmıştır. Seyyitler Hz. Peygamber'in soyundan geldikleri için toplum tarafından her zaman saygı görmüş, ayrıcalıklı bir yere sahip olmuşlardır. Mekke ve Medine emirliklerinde bulunan seyyitlerin hizmetlerini yerine getirmek üzere nakip, nakibüleşraf veya nakibünnükaba adlı görevliler tayin edilmiş, seyitlerin şecereleri kaydedilerek toplumdaki statü ve asaletlerinin görünürlük kazanması sağlanmak istenmiştir. Böylece İslâm dünyasının çeşitli bölgelerine dağılmış olan seyyitlerin şecerelerinin kayıt altına alınma faaliyetleri artmıştır (Mustafa Sabri Küçükaşcı, “Seyyid”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, c. 37 (2009), s. 40-43). “Hamd ü sipâs ve sitâyiş-i bî-kıyâs …” şeklinde başlayan bu şecere ve silsilenin baş kısmındaki ilk sekiz satırda düzyazı ile önce Allah'a, ardından Hz. Peygamber ve ashabına övgü yer alır. Dokuzuncu satırda “hâmil-i şecere-i ma'ziyye ve sâhib-i silsile-i mükerreme”nin seyyidler (sâdât) sülâlesinden “Tâcü'l-ârifîn Mevlânâ Seyyid Ebü'l-Vefâ evlâdından” olduğu kayıtlıdır. Buna göre; Hâricîlerin yağmaları sırasında ellerindeki her şeyle birlikte ailenin “silsiletü'n-nisâbları ve nâmeleri” kaybolmuş, uzunca bir zaman sonra Bağdat hilâfet merkezi olduğunda Necef eşrafından seyyidlerin şehadetiyle ve Hz. İmam Hüseyin'in mezarının bulunduğu yerde oturan Benî A'mâm'dan bazı kişilerin uygun görmesiyle bu “şecere-i muazzama ve silsile-i mükerreme” yazılmış ve Seyyid Ebü'l-Vefâ hazretleri evlâdından Seyyid Kûçek Şîvekârî? eline verilmiştir [736 H./1335 M. tarihinde]. Ebü'l-Vefâ el-Bağdâdî (öl. 501 H./1107 M.) Anadolu'daki bazı sosyal-dinî hareketlerde önemli rol oynayan Vefâiyye tarikatının kurucusudur. Şecereye göre Ebü'l-Vefâ, İmam Hüseyin soyundan gelmektedir.

Yirmi birinci satırdan itibaren Hz. Âdem'den Hz. Peygamber'e ve Hz. Nuh'a, Tûfân'dan Hz. İbrahim'e, Hz. İbrahim'den Hz. Musa'ya, Hz. Musa'dan Hz. Davud'a, Hz. Süleyman'dan Hz. İskender'e, vb. kadar geçen zamanların uzunluğu hakkında bilgi, Hz. Âdem'den bu yana yeryüzünde biri Tufan'dan önceki, diğeri sonraki asırlarda yaşamış iki bölük insan olduğu, Tufan'dan öncekilerin padişahlarının, büyüklerinin isimleri ve neseplerinin bilinmediği, Tufan'dan sonrakilerin câhilî ve İslâmî olmak üzere iki sınıfa ayrıldığı, cahilî sınıfının Hz. Peygamber'den öncekiler olup dört tabakaya ayrıldığı ve bu tabakaların adları, İslâmî sınıfının ise Hz. Peygamber'den sonra gelenler olup on iki tabakadan oluştuğu kayıtlıdır. Hemen altta üç sütunda bu on iki tabaka verilir. Son tabaka tabaka-i Osmaniyan'dır.

Ardından Âdem aleyhisselâm ilk olmak üzere şecere başlar. Bazı isimlerin yanında birkaç örnek vereceğimiz kimi bilgiler yer alır: “Hz. İbrahim'in amcasının iki yüz yıl ömrü oldu; yürüdüğü yerlerde yeşil otlar bittiği için Hızır dediler; Hz. Süleyman da atası gibi hem peygamber, hem padişah idi, Hak ona verdiği saltanatı kimseye vermedi; Keykavus'un yüz altı yıl ömrü vardı; Hz. İsa atasız vücuda geldi, ölmeyip hâlâ göktedir, ahir zamanda inip Deccal'i öldürecek, kırk yıl yeryüzünde eğlenecek, Allah'ın emriyle vefat edecektir; İskender-i Rumî âb-ı hayât istedi ve zulmete girdi; Hz. Yunus'u balık yuttu, kırk gün balık karnında yattı, sonra Allah kurtardı… gibi.

En büyük daire Peygamber efendimizin isminin yazılı olduğu dairedir. Kırmızı-altın yaldız-kırmızı-altın yaldızdan oluşan daire içine koyu yeşil mürekkeple yazılmıştır. Çocuklarının isimlerinin bulunduğu dairelerin altında annelerinin isimleri de kayıtlıdır. Bunlar sonradan yazıldıklarını düşündüren farklı bir hatladır. Bunların dışında da şecerede daire içinde olmayan ve sonradan eklenen bazı isimler yer alır. Aşağılara doğru “Fasl fî evsâfi'n-nebî” başlığı altında Hz. Ayşe ve Hz. Peygamber arasında soru cevap şeklinde geçen bir metin kayıtlıdır: “Ayşe radiyallahu anh eyitdi, ya Resulallah, sen mi güzelsin Yusuf mu güzel, Hz. Peygamber, Yusuf benden aktı, velî ben şirinem…” gibi.

“Tâcü'l-ârifîn Seyyid Ebü'l-Vefâ Ahmed” ismi yeşil mürekkepledir. Yanında yine “Fasl” başlığı altında Hz. Peygamber'in adlarını da vererek on kâtibi, yedi kulu, yedi atı olduğu gibi bilgiler yer alır.

“Tâcü'l-ârifîn Seyyid Ebü'l-Vefâ Ahmed” isminin yazılı olduğu dairenin altındaki dairelerde sırayla şu dokuz isim kayıtlıdır: İftihârü's-sâdât Seyyid Mehmed Şîvekârî, İftihârü's-sâdât Seyyid Mahmud Şîvekârî, Seyyid İsmail ibn Seyyid Mahmud Şîvekârî, Seyyid Ahmed ibn Seyyid İsmail, Seyyid İlyas ibn Seyyid Ahmed, Seyyid Hatem ibn Seyyid İlyas, Seyyid Haşim bin Seyyid Hatem, Fahrü's-sâdât Seyyid Muhterem bin Seyyid Haşim, Fahrü's-sâdât Seyyid Kûçek İbn Seyyid Muhterem.

Seyyid Kûçek İbn Seyyid Muhterem isminin yanında bu şecere ve silsilenin yazıldığı tarih şu şekilde kaydedilmiştir: “Tahrîren fî evâili şehri Muharremi'l-hıram sene sitte ve selâsûn ve seb'a mi'e [736/21-30 Ağustos 1335]”. Tahrir kısmının yanında “Hâricîler tugyânından silsile-nâmeleri zâyi olup ve meşhed-i Hazret-i İmam Hüseyn'de sâkin olan eşrafdan Benî A'mâmdan olmağla ittifak-ı sâdât ile bu silsile-i mükerreme sâbit olup Sultânü'l-ârifîn Seyyid Ebü'l-Vefâ evlâdından Seyyid Kûçek Şîvekârî eline vaz' olundu.”

Teslim tarihinden sonra silsile bağı kesilmiştir. Daire içine yazılmayan on yedi isim ve ayrıca şu üç isim kayıtlıdır: Seyyid Ömer ibn Seyyid Muhterem, Seyyid Ali ibn Seyyid Muhterem, Seyyid Ebubekir ibn Seyyid Muhterem.

Şecere dört kısımda devam etmiştir. Ortada sâdât silsilesi yer alır. Sağ tarafta tabakalar (tabaka-i Cengiz Han gibi), sol tarafta ise İran hükümdarları ve Tuğrul Han, Kayı Han, Artuk Han, Yalvaç Han, Oğuz Han gibi Türk hanları, Selçuklular, Süleyman Şah, Ertuğrul, Osman Han, Orhan Han, Murad, Ildırım Bayezid Han ve diğer padişahlar sırasıyla yer alır ve Sultan Abdülaziz ibn Mahmud Han-ı sanîye kadar devam eder. Bu padişahların padişahlık süreleri ve cülûs tarihleri genellikle kaydedilmiştir. Sonda daha sonra doldurulmak üzere hazırlanmış içi boş sekiz daire bulunmaktadır.

Rulo şeklinde hazırlanmış 1080x42 cm. ölçülerindeki bu “şecere ve seyyitlik silsilesi”, baş kısımları kalın, sonlara doğru incelen krem renkli deri üzerine yazılmıştır. Ek yerlerinde tamir izleri göze çarpar. Yazı alanı biri kalın, diğeri ince iki siyah kenarlı, kalın altın yaldız cetvelle çerçevelenmiştir. Nesih hatladır. Sonradan eklenen kısımlarda yazı farklılaşır. Kişi isimleri altın yaldızla hazırlanmış daireler içine siyah, yer yer kırmızı ve koyu yeşil mürekkeple, Hz. Yahya, Hz. Meryem, Hz. İsa gibi bazı isimler ise altın yaldızla yazılmıştır. Şecerenin dalları da siyah kenarlı altın yaldızladır. Şeceredeki son isim, Sultan Abdülaziz ibn Mahmud Han-ı sanîdir. On beş yıl tahtta kalan Sultan Abdülaziz'in tahta çıktığı tarih 25 Haziran 1861, ölüm tarihi 4 Haziran 1876'dır. Şecere bu padişahla sona erdiğine göre 1861'den sonra, 1876'dan önce hazırlanmış olmalıdır.

“Efendi, bey, önder, sahip, faziletli, kerim” gibi sözlük anlamlarına sahip “seyyid” (çoğulu sâdât) kelimesi terim olarak Hz. Peygamber'in nesline mensup anlamında ve onun Hz. Ali ve Fatıma'dan doğan torunları ve onların soyundan gelenler için unvan olarak kullanılmıştır. Seyyitler Hz. Peygamber'in soyundan geldikleri için toplum tarafından her zaman saygı görmüş, ayrıcalıklı bir yere sahip olmuşlardır. Mekke ve Medine emirliklerinde bulunan seyyitlerin hizmetlerini yerine getirmek üzere nakip, nakibüleşraf veya nakibünnükaba adlı görevliler tayin edilmiş, seyitlerin şecereleri kaydedilerek toplumdaki statü ve asaletlerinin görünürlük kazanması sağlanmak istenmiştir. Böylece İslâm dünyasının çeşitli bölgelerine dağılmış olan seyyitlerin şecerelerinin kayıt altına alınma faaliyetleri artmıştır (Mustafa Sabri Küçükaşcı, “Seyyid”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, c. 37 (2009), s. 40-43). “Hamd ü sipâs ve sitâyiş-i bî-kıyâs …” şeklinde başlayan bu şecere ve silsilenin baş kısmındaki ilk sekiz satırda düzyazı ile önce Allah'a, ardından Hz. Peygamber ve ashabına övgü yer alır. Dokuzuncu satırda “hâmil-i şecere-i ma'ziyye ve sâhib-i silsile-i mükerreme”nin seyyidler (sâdât) sülâlesinden “Tâcü'l-ârifîn Mevlânâ Seyyid Ebü'l-Vefâ evlâdından” olduğu kayıtlıdır. Buna göre; Hâricîlerin yağmaları sırasında ellerindeki her şeyle birlikte ailenin “silsiletü'n-nisâbları ve nâmeleri” kaybolmuş, uzunca bir zaman sonra Bağdat hilâfet merkezi olduğunda Necef eşrafından seyyidlerin şehadetiyle ve Hz. İmam Hüseyin'in mezarının bulunduğu yerde oturan Benî A'mâm'dan bazı kişilerin uygun görmesiyle bu “şecere-i muazzama ve silsile-i mükerreme” yazılmış ve Seyyid Ebü'l-Vefâ hazretleri evlâdından Seyyid Kûçek Şîvekârî? eline verilmiştir [736 H./1335 M. tarihinde]. Ebü'l-Vefâ el-Bağdâdî (öl. 501 H./1107 M.) Anadolu'daki bazı sosyal-dinî hareketlerde önemli rol oynayan Vefâiyye tarikatının kurucusudur. Şecereye göre Ebü'l-Vefâ, İmam Hüseyin soyundan gelmektedir.

Yirmi birinci satırdan itibaren Hz. Âdem'den Hz. Peygamber'e ve Hz. Nuh'a, Tûfân'dan Hz. İbrahim'e, Hz. İbrahim'den Hz. Musa'ya, Hz. Musa'dan Hz. Davud'a, Hz. Süleyman'dan Hz. İskender'e, vb. kadar geçen zamanların uzunluğu hakkında bilgi, Hz. Âdem'den bu yana yeryüzünde biri Tufan'dan önceki, diğeri sonraki asırlarda yaşamış iki bölük insan olduğu, Tufan'dan öncekilerin padişahlarının, büyüklerinin isimleri ve neseplerinin bilinmediği, Tufan'dan sonrakilerin câhilî ve İslâmî olmak üzere iki sınıfa ayrıldığı, cahilî sınıfının Hz. Peygamber'den öncekiler olup dört tabakaya ayrıldığı ve bu tabakaların adları, İslâmî sınıfının ise Hz. Peygamber'den sonra gelenler olup on iki tabakadan oluştuğu kayıtlıdır. Hemen altta üç sütunda bu on iki tabaka verilir. Son tabaka tabaka-i Osmaniyan'dır.

Ardından Âdem aleyhisselâm ilk olmak üzere şecere başlar. Bazı isimlerin yanında birkaç örnek vereceğimiz kimi bilgiler yer alır: “Hz. İbrahim'in amcasının iki yüz yıl ömrü oldu; yürüdüğü yerlerde yeşil otlar bittiği için Hızır dediler; Hz. Süleyman da atası gibi hem peygamber, hem padişah idi, Hak ona verdiği saltanatı kimseye vermedi; Keykavus'un yüz altı yıl ömrü vardı; Hz. İsa atasız vücuda geldi, ölmeyip hâlâ göktedir, ahir zamanda inip Deccal'i öldürecek, kırk yıl yeryüzünde eğlenecek, Allah'ın emriyle vefat edecektir; İskender-i Rumî âb-ı hayât istedi ve zulmete girdi; Hz. Yunus'u balık yuttu, kırk gün balık karnında yattı, sonra Allah kurtardı… gibi.

En büyük daire Peygamber efendimizin isminin yazılı olduğu dairedir. Kırmızı-altın yaldız-kırmızı-altın yaldızdan oluşan daire içine koyu yeşil mürekkeple yazılmıştır. Çocuklarının isimlerinin bulunduğu dairelerin altında annelerinin isimleri de kayıtlıdır. Bunlar sonradan yazıldıklarını düşündüren farklı bir hatladır. Bunların dışında da şecerede daire içinde olmayan ve sonradan eklenen bazı isimler yer alır. Aşağılara doğru “Fasl fî evsâfi'n-nebî” başlığı altında Hz. Ayşe ve Hz. Peygamber arasında soru cevap şeklinde geçen bir metin kayıtlıdır: “Ayşe radiyallahu anh eyitdi, ya Resulallah, sen mi güzelsin Yusuf mu güzel, Hz. Peygamber, Yusuf benden aktı, velî ben şirinem…” gibi.

“Tâcü'l-ârifîn Seyyid Ebü'l-Vefâ Ahmed” ismi yeşil mürekkepledir. Yanında yine “Fasl” başlığı altında Hz. Peygamber'in adlarını da vererek on kâtibi, yedi kulu, yedi atı olduğu gibi bilgiler yer alır.

“Tâcü'l-ârifîn Seyyid Ebü'l-Vefâ Ahmed” isminin yazılı olduğu dairenin altındaki dairelerde sırayla şu dokuz isim kayıtlıdır: İftihârü's-sâdât Seyyid Mehmed Şîvekârî, İftihârü's-sâdât Seyyid Mahmud Şîvekârî, Seyyid İsmail ibn Seyyid Mahmud Şîvekârî, Seyyid Ahmed ibn Seyyid İsmail, Seyyid İlyas ibn Seyyid Ahmed, Seyyid Hatem ibn Seyyid İlyas, Seyyid Haşim bin Seyyid Hatem, Fahrü's-sâdât Seyyid Muhterem bin Seyyid Haşim, Fahrü's-sâdât Seyyid Kûçek İbn Seyyid Muhterem.

Seyyid Kûçek İbn Seyyid Muhterem isminin yanında bu şecere ve silsilenin yazıldığı tarih şu şekilde kaydedilmiştir: “Tahrîren fî evâili şehri Muharremi'l-hıram sene sitte ve selâsûn ve seb'a mi'e [736/21-30 Ağustos 1335]”. Tahrir kısmının yanında “Hâricîler tugyânından silsile-nâmeleri zâyi olup ve meşhed-i Hazret-i İmam Hüseyn'de sâkin olan eşrafdan Benî A'mâmdan olmağla ittifak-ı sâdât ile bu silsile-i mükerreme sâbit olup Sultânü'l-ârifîn Seyyid Ebü'l-Vefâ evlâdından Seyyid Kûçek Şîvekârî eline vaz' olundu.”

Teslim tarihinden sonra silsile bağı kesilmiştir. Daire içine yazılmayan on yedi isim ve ayrıca şu üç isim kayıtlıdır: Seyyid Ömer ibn Seyyid Muhterem, Seyyid Ali ibn Seyyid Muhterem, Seyyid Ebubekir ibn Seyyid Muhterem.

Şecere dört kısımda devam etmiştir. Ortada sâdât silsilesi yer alır. Sağ tarafta tabakalar (tabaka-i Cengiz Han gibi), sol tarafta ise İran hükümdarları ve Tuğrul Han, Kayı Han, Artuk Han, Yalvaç Han, Oğuz Han gibi Türk hanları, Selçuklular, Süleyman Şah, Ertuğrul, Osman Han, Orhan Han, Murad, Ildırım Bayezid Han ve diğer padişahlar sırasıyla yer alır ve Sultan Abdülaziz ibn Mahmud Han-ı sanîye kadar devam eder. Bu padişahların padişahlık süreleri ve cülûs tarihleri genellikle kaydedilmiştir. Sonda daha sonra doldurulmak üzere hazırlanmış içi boş sekiz daire bulunmaktadır.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat