#smrgSAHAF Osmanlı Mimarlığı'nda Balyan Ailesi'nin Rolü - 1993

Stok Kodu:
1199029821
Boyut:
25x33
Sayfa Sayısı:
750 s. + resimli
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
2
Basım Tarihi:
1993
Kapak Türü:
Ciltli
Kağıt Türü:
Kuşe Kağıt
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199029821
415909
Osmanlı Mimarlığı'nda Balyan Ailesi'nin Rolü -        1993
Osmanlı Mimarlığı'nda Balyan Ailesi'nin Rolü - 1993 #smrgSAHAF
0.00
19. yüzyıl osmanlı mimarisinde çok önemli bir yere sahip olan aile. o dönem özellikle istanbul'daki birçok yapıtın mimarı olan ve hassa mimarlarından oluşan ermeni aile, beş kuşak boyunca osmanlı devleti'ne hizmet vermiştir.

balyan ailesinin bahsi geçen beş kuşağı şöyledir: ilk kuşak meremetçi (onarımcı) bali kalfa, ikinci kuşak oğulları krikor (1764-1831) ve senekerim balyan (1768-1833), üçüncü kuşak krikor balyan'ın oğlu garabet amira balyan (1800-1866), dördüncü kuşak onun oğulları nigoğos (1826-1858), sarkis (1835-1899), agop (1838-1875) ve simon balyan (1846-1894), beşinci kuşak nigoğos balyan'ın oğlu levon bey balyan.

babadan oğula geçen sistemin getirdiği tecrübeden faydalanmışlardır. gerçi mimarlık eğitiminde de bir yenilik ortaya koymuştur bu aile: ilk üç kuşak bu şekilde klasik yöntemle, babadan oğula ve hassa mimarı şeklinde yetişmiştir ancak garabet balyan çağın yeni gereksinimleri olduğunu fark ederek oğullarını bu eğitimi almaları için yurt dışına göndermiştir. bu okullar da fransa'daki sainte-barbe ve ecole des beaux arts sanat okullarıdır. bu batılı yaklaşımın, o dönemde osmanlı devleti'nde hüküm süren batı öykünmesi hesaba katıldığında, balyanlar'ın başarısında etkili olduğu söylenebilir. gerçekten de bu devirde batı sanatı ve yaşam biçimine olan eğilim artmıştır. öte yandan balyanlar gayrimüslim olduklarından, bu kültüre yakınlıklarından, batı'yla ilgili gelişmelere rahatlıkla uyum sağlayıp bu konuda daha esnek olabilmişlerdir.

Balyan ailesinin üyeleri ele alınırken, eğitim aldıkları iki okul ortaya çıkmıştır: ecole des beaux arts ve sainte-barbe koleji. belirtilmelidir ki, ecole des beaux arts okulundan gelen 4 mayıs 1999 tarihli mektup, bu okulda hiçbir balyan'ın eğitim almadığını ortaya koymaktadır. yalnızca arşivlerde sarkis balyan'ın kimlik bilgilerini içeren bir belge bulunmuş, bu da belki aileden yalnızca onun burada eğitim aldığını düşündürmüştür. sainte-barbe koleji'ne gelince, burası bir mesleğe yönelik eğitim vermeyen bir ortaöğretim kurumudur ve 1860 öncesi belgelere ulaşılamadığından sadece levon balyan'ın burada eğitim aldığına ilişkin belgelere ulaşılabilmiştir. ailenin diğer fertleriyle ilgili bilgi bulunmamaktadır. görüldüğü gibi balyanlar'ın bu okullara girişiyle ilgili kaynaklarda geçen bazı bilgiler sorgulanabilecek niteliktedir.

Balyan ailesi, batı'ya yönelme sürecinde, mimari açıdan yumuşak bir geçiş yapılmasını sağlamıştır denebilir. onların eserlerinde hassa mimarlığından ileri gelen bir yerellik, osmanlı kültürünü benimsemişlik gözlenirken, aynı zamanda gayrimüslim oluşlarından ve bir kısmının yurtdışında eğitim almış olmasından kaynaklanan bir batı'ya yakınlık sezilmektedir. bu iki kültüre yakınlıklarından faydalanarak özgün eserler ortaya koymuşlardır, taklitçilikten uzak kalmışlardır. batı'nın mimarlık anlayışını doğrudan kullanmamış, buna kendi yorumlarını katmışlardır. balyanlar'ın eserleriyle ilgili vurgulanması gereken başka bir nokta da, bu eserlerin çevrelerindeki kentsel dokuyu değiştirecek nitelikle olmasıdır.

Ailenin batı'ya yakınlığının en önemli kanıtı, bireylerinin 16. yüzyılın çok önemli sanatçılarından biri olan mimar andrea palladio'dan etkilenmiş olmasıdır. bu önemli sanatçının adını taşıyan bir üslup da vardır: palladio üslubu. buna göre mimarlığa önce aklın, daha sonra da klasik mimarlık öğelerinin hakim olması gerekmektedir. bu üslup akılcılığını düzenli, simetrik biçimlerle, klasikliğini de antik çağ mimarlığından faydalanması ve bezeme sanatını kullanmasıyla belirtir.

Bir avrupa ülkesi olan İtalya'da oluşan palladio üslubunun avrupa'da yayılması anlaşılabilirdir. gerçekten de böyle olmuş, özellikle ingiltere'de uzunca bir süre kabul görmüştür. buna karşın acaba osmanlı devleti'ne nasıl yansıyabilmiştir?

burada balyanlar'ın etkisi büyük ölçüde ortaya çıkmaktadır. eğitim almak için yurtdışına gönderilen aile bireylerinin, buralarda koruyucu ailelerin yanında kaldıkları bilinmektedir. özellikle bu yolla, balyanlar'ın fransız asillerle dostlukları olduğu anlaşılmaktadır, bu dostluk da kültürel alışverişi beraberinde getirmiştir. palladio'nun ı quattro libri dell'architettura (1570, mimarlığın dört kitabı) kitabına da balyan ailesinin bu dostları aracılığıyla ulaştığı düşünülmektedir. bu kitabın özelliği hem tasarımlarda faydalanılabilecek bir başvuru kitabı, hem de uygulamalar konusunda bilgilendirici nitelikte olmasıdır.

balyanlar, daha önce de belirtildiği gibi palladio üslubu konusunda sadece uygulayıcı olmamışlardır. bazı öğeleri kullanmış, osmanlı mimarisiyle harmanlamışlardır. palladyen pencere, dört sütunlu giriş, üçgen alınlık, yüksek giriş gibi “palladyen” öğelere eserlerinde rastlanır. örneğin palladyen pencere, üç bölümlü, yarım daire şeklinde bir penceredir. palladio, bu pencereyi, hristiyanlık'taki üçleme inancına ithafen genellikle kiliselerde kullanmıştır. balyanlar'ın eserlerinden surp asdvadzaddin kilisesi'nde de bu pencerelere rastlanmaktadır.

palladyen üslubun kullanılmasında sadece estetik kaygının değil, dönemin batılılaşma eğilimi hesaba katıldığında siyasal gerekçelerin de bulunduğu düşünülmektedir.

19. yüzyıl osmanlı mimarisinde çok önemli bir yere sahip olan aile. o dönem özellikle istanbul'daki birçok yapıtın mimarı olan ve hassa mimarlarından oluşan ermeni aile, beş kuşak boyunca osmanlı devleti'ne hizmet vermiştir.

balyan ailesinin bahsi geçen beş kuşağı şöyledir: ilk kuşak meremetçi (onarımcı) bali kalfa, ikinci kuşak oğulları krikor (1764-1831) ve senekerim balyan (1768-1833), üçüncü kuşak krikor balyan'ın oğlu garabet amira balyan (1800-1866), dördüncü kuşak onun oğulları nigoğos (1826-1858), sarkis (1835-1899), agop (1838-1875) ve simon balyan (1846-1894), beşinci kuşak nigoğos balyan'ın oğlu levon bey balyan.

babadan oğula geçen sistemin getirdiği tecrübeden faydalanmışlardır. gerçi mimarlık eğitiminde de bir yenilik ortaya koymuştur bu aile: ilk üç kuşak bu şekilde klasik yöntemle, babadan oğula ve hassa mimarı şeklinde yetişmiştir ancak garabet balyan çağın yeni gereksinimleri olduğunu fark ederek oğullarını bu eğitimi almaları için yurt dışına göndermiştir. bu okullar da fransa'daki sainte-barbe ve ecole des beaux arts sanat okullarıdır. bu batılı yaklaşımın, o dönemde osmanlı devleti'nde hüküm süren batı öykünmesi hesaba katıldığında, balyanlar'ın başarısında etkili olduğu söylenebilir. gerçekten de bu devirde batı sanatı ve yaşam biçimine olan eğilim artmıştır. öte yandan balyanlar gayrimüslim olduklarından, bu kültüre yakınlıklarından, batı'yla ilgili gelişmelere rahatlıkla uyum sağlayıp bu konuda daha esnek olabilmişlerdir.

Balyan ailesinin üyeleri ele alınırken, eğitim aldıkları iki okul ortaya çıkmıştır: ecole des beaux arts ve sainte-barbe koleji. belirtilmelidir ki, ecole des beaux arts okulundan gelen 4 mayıs 1999 tarihli mektup, bu okulda hiçbir balyan'ın eğitim almadığını ortaya koymaktadır. yalnızca arşivlerde sarkis balyan'ın kimlik bilgilerini içeren bir belge bulunmuş, bu da belki aileden yalnızca onun burada eğitim aldığını düşündürmüştür. sainte-barbe koleji'ne gelince, burası bir mesleğe yönelik eğitim vermeyen bir ortaöğretim kurumudur ve 1860 öncesi belgelere ulaşılamadığından sadece levon balyan'ın burada eğitim aldığına ilişkin belgelere ulaşılabilmiştir. ailenin diğer fertleriyle ilgili bilgi bulunmamaktadır. görüldüğü gibi balyanlar'ın bu okullara girişiyle ilgili kaynaklarda geçen bazı bilgiler sorgulanabilecek niteliktedir.

Balyan ailesi, batı'ya yönelme sürecinde, mimari açıdan yumuşak bir geçiş yapılmasını sağlamıştır denebilir. onların eserlerinde hassa mimarlığından ileri gelen bir yerellik, osmanlı kültürünü benimsemişlik gözlenirken, aynı zamanda gayrimüslim oluşlarından ve bir kısmının yurtdışında eğitim almış olmasından kaynaklanan bir batı'ya yakınlık sezilmektedir. bu iki kültüre yakınlıklarından faydalanarak özgün eserler ortaya koymuşlardır, taklitçilikten uzak kalmışlardır. batı'nın mimarlık anlayışını doğrudan kullanmamış, buna kendi yorumlarını katmışlardır. balyanlar'ın eserleriyle ilgili vurgulanması gereken başka bir nokta da, bu eserlerin çevrelerindeki kentsel dokuyu değiştirecek nitelikle olmasıdır.

Ailenin batı'ya yakınlığının en önemli kanıtı, bireylerinin 16. yüzyılın çok önemli sanatçılarından biri olan mimar andrea palladio'dan etkilenmiş olmasıdır. bu önemli sanatçının adını taşıyan bir üslup da vardır: palladio üslubu. buna göre mimarlığa önce aklın, daha sonra da klasik mimarlık öğelerinin hakim olması gerekmektedir. bu üslup akılcılığını düzenli, simetrik biçimlerle, klasikliğini de antik çağ mimarlığından faydalanması ve bezeme sanatını kullanmasıyla belirtir.

Bir avrupa ülkesi olan İtalya'da oluşan palladio üslubunun avrupa'da yayılması anlaşılabilirdir. gerçekten de böyle olmuş, özellikle ingiltere'de uzunca bir süre kabul görmüştür. buna karşın acaba osmanlı devleti'ne nasıl yansıyabilmiştir?

burada balyanlar'ın etkisi büyük ölçüde ortaya çıkmaktadır. eğitim almak için yurtdışına gönderilen aile bireylerinin, buralarda koruyucu ailelerin yanında kaldıkları bilinmektedir. özellikle bu yolla, balyanlar'ın fransız asillerle dostlukları olduğu anlaşılmaktadır, bu dostluk da kültürel alışverişi beraberinde getirmiştir. palladio'nun ı quattro libri dell'architettura (1570, mimarlığın dört kitabı) kitabına da balyan ailesinin bu dostları aracılığıyla ulaştığı düşünülmektedir. bu kitabın özelliği hem tasarımlarda faydalanılabilecek bir başvuru kitabı, hem de uygulamalar konusunda bilgilendirici nitelikte olmasıdır.

balyanlar, daha önce de belirtildiği gibi palladio üslubu konusunda sadece uygulayıcı olmamışlardır. bazı öğeleri kullanmış, osmanlı mimarisiyle harmanlamışlardır. palladyen pencere, dört sütunlu giriş, üçgen alınlık, yüksek giriş gibi “palladyen” öğelere eserlerinde rastlanır. örneğin palladyen pencere, üç bölümlü, yarım daire şeklinde bir penceredir. palladio, bu pencereyi, hristiyanlık'taki üçleme inancına ithafen genellikle kiliselerde kullanmıştır. balyanlar'ın eserlerinden surp asdvadzaddin kilisesi'nde de bu pencerelere rastlanmaktadır.

palladyen üslubun kullanılmasında sadece estetik kaygının değil, dönemin batılılaşma eğilimi hesaba katıldığında siyasal gerekçelerin de bulunduğu düşünülmektedir.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat