#smrgSAHAF Nedjma -

Stok Kodu:
1199075137
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
240 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2006
Çeviren:
Aysel Bora
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199075137
461026
Nedjma -
Nedjma - #smrgSAHAF
0.00
1957 yılında Cezayir-Fransa savaşı en ateşli günlerini yaşarken, yirmi sekiz yaşındaki genç yazar Katip Yasin (asıl adı Muhammed Khelluti) Albert Camus'ye yazdığı mektubunda "Aynı krallıktan sürülmüş iki düşman kardeş gibiyiz, elimizdeki mirası paylaşmamak için reddediyoruz ve feragat ettiğimiz egemenliğin kibrine sarınmışız, ama işte bu güzelim miras aile ya da kabilelerin gölgelerine kadar katledildiği uğursuz bir yer haline geliyor, oysa iki yanı keskin dilimiz eşşiz ve ortaktır," diye yazar.

Bu "eşşiz ve ortak dil" Fransızca'dır. Katip Yasin bu ortak dili kullanarak, çelişkili bir hakikatin zalim çizgilerini ortaya çıkartır: Birbirine zıt ama aynı lingustik boyutta var olan gerçeklikleri, tutkuları, hayalleri anlatmak için aynı dil.

Gilles Carpentier'in önsözüyle Can Yayınları'ndan çıkan Necma'da, Albert Camus'un muhteşem yapıtı Yabancı'yla ilgili referanslar özellikle Cezayirli eleştirmen Naget de Khadda'nın çalışmalarında ortaya konmuş; Yasin Yabancı'dan yola çıkarak bir anlamda durumu, Camus'nün eserindeki sömürgeci perspektifi tersine çevirmiştir. Arapça yıldız anlamına gelen Necma ile Mağrip edebiyatı ilk modern ve çağdaş örneğini vermiştir. Romanın realist damarı Mağrip toplumunun özellikleri ve çarklarının işleyişini (yoksulluk, sömürge düzeni, din...) gözler önüne sererken, eleştirmenler Necma'yı 'nouveau roman'akımı içine yerleştirmekten çekinmezler çünkü genç yazarı Amerikalı yazarlardan çok etkilenmiş, Necma'nın redaksiyonu sırasında Faulkner'in yapıtlarını yeniden okuduğunu söylemiştir.

Kendi kurgu evreninin merkezindeki yıldız olan Necma romanda asla söz almaz. Romanın farklı anlatıcıları ve anlatımları onun çevresinde, farklı zaman dilimlerinde döner ve çakışır. Bu karışıklık içinde yazar tek bir anlatıcı ekseninde yönlenen geleneksel roman düzenini radikal biçimde kırar.

Necma hem genç ve tehlikeli bir kadın hem de Cezayir'dir. Bu Cezayir ataların geçmişi ve geleneklerle, modernitenin zalim gerçekliği arasında parçalanmıştır. Anlatı içinde anlatılarda eski Numidya'ya egemen Hippone ve Cirta'nın temelleri üzerinde yükselen Bône ve Konstantin arasında gidip gelen hikâye, aslında Doğu Cezayir'de küçük bir taşra kasabasında geçer: burası dünyadır. Numidyalıların vatanlarını düşman bir çölün ortasında bakir bırakmaları gibi, Necma da sevgisiz ve sıfatsız talipleri arasında gidip gelir. Necma'nın zamanı öykünün geçtiği iki savaş arası dönemden ve bağımsızlık mücadelesinden ziyade, gelmiş geçmiş tüm savaşların zamanıdır. Roman başka bir çağa ait gibi görünse de, gezegenin güncelliğini oluşturan savaşları anlatır. Ancak Yasin'in özel olarak göstermek istediği ne fanatiklerin ne ateşli Arap milliyetçilerinin ne de kargaşayı adaletsizliğe tercih ettiğini söyledikten sonra Yasin'in deyişiyle artık "annesini adalete yeğleme" noktasına gelen Camus gibi ılımlıların görmek istemediği Cezayir'i gözler önüne sermektir. Bu hem genç hem yaşlı, çok yönlü ve çelişkili, bilge ve vahşi; ensestler, cinayetler, piçlikler altında ezilen bir Cezayir'dir. Tüm erkeklerin arzu ve emellerinin nesnesi olan Necma, tanımadığı bir baba tarafından darmadağın olmuş kabilenin son kadınlarından biri, hem de yabancı bir kadının gayrı meşru çocuğudur ve ağabeyiyle zorla evlendirilir. Kısacası vatan evlatlarına karşı müşfik değildir. Gerçek Cezayir bir karabasandır aslında. Yasin anlatı bölümlerindeki kurulukla tefekküre dalınan ya da öfkeli sayfalardaki lirizm arasındaki üslup kopukluğuyla, zina ve cinayetten doğan Necma'ya hiç söz hakkı vermeyerek onu bir anlamda cezalandırmasıyla; Fransızca yazdığı "derinlemesine Arap" yapıtıyla, Batı'nın tümüyle farklı bir biçimde gördüğü Doğu'ya yeniden sahip çıkarak devrim ve aşk üzerinden ülkesini anlatır. Kimse Necma'nın kolay okunan bir roman olduğunu iddia edemez, ama bu kadar çelişkiyi bünyesinde barındırıp bu kadar göz kamaştırıcı eserler gerçekten sayılıdır.

Peki tek bir kitabın yazarı olunabilir mi? Yasin'in adı hemen her zaman Necma'yla anılır. Yazarın Fransızca başka ürünleri de vardır: tiyatro, şiir roman... ancak Fransızca'yla ilişkisi tüm edebiyat kariyerinde kendini gösteren bir geçiş ve terk eylemi, çatlaklarla dolu bir varoluştur. Fransızca onun için geçiş ve yabancılaşmanın dilidir. Yenik bir devrimci olarak kendi halkına nasıl Fransızca hitap edebilir ki? Yasin hem Fransızca'ya hem de Arapça'ya sırt çevirerek halkın asıl konuştuğu lehçelerde ve Berberice'de yeni bir yazın yaratmak ister. Bir söyleşisinde Hafid Gafaiti'ye itiraf ettiği gibi Fransızca yazmanın bir yabancılaşma olduğunun farkındadır ama bunu Arapça'da yinelemeye niyeti yoktur çünkü Arapça da onun dili değildir. Yazar yaşamın dillerini tercih eder çünkü edebiyatın kendisi için yaşam olduğunu söyler. Faulkner de İngilizce değil, Amerika'daki zencilerin jargonuyla, onların yaşam dolu argosuyla yazmıştır. Gerçek yazarlar şeyleri yaşamda olduğu formuyla ararlar ve meselelerini insanların diliyle aktarmaları gerekir. Fransızca yazan Cezayirliler de bu etabı Arapça'ya, Berberice'ye, halkın kullandığı bir dile doğru geçerek aşacaklardır. Sürgün yıllarından sonra Cezayir'e dönen Yasin kendini Arapça tiyatro oyunları yazmaya vererek bir tiyatro topluluğu kurar.

Yazarını bir hacıya, bir Doğu-Batı yolcusuna dönüştüren, iki dil, ikil kültür arasında parçalayan Necma, tüm baskı ve zorlamalara, geleneklere, atalara ve istilâcılara karşın bir özgürlük vaadidir aslında ve aynı cümleyle başlayıp biter: "Lakdar hücresinden kaçmış!"

1957 yılında Cezayir-Fransa savaşı en ateşli günlerini yaşarken, yirmi sekiz yaşındaki genç yazar Katip Yasin (asıl adı Muhammed Khelluti) Albert Camus'ye yazdığı mektubunda "Aynı krallıktan sürülmüş iki düşman kardeş gibiyiz, elimizdeki mirası paylaşmamak için reddediyoruz ve feragat ettiğimiz egemenliğin kibrine sarınmışız, ama işte bu güzelim miras aile ya da kabilelerin gölgelerine kadar katledildiği uğursuz bir yer haline geliyor, oysa iki yanı keskin dilimiz eşşiz ve ortaktır," diye yazar.

Bu "eşşiz ve ortak dil" Fransızca'dır. Katip Yasin bu ortak dili kullanarak, çelişkili bir hakikatin zalim çizgilerini ortaya çıkartır: Birbirine zıt ama aynı lingustik boyutta var olan gerçeklikleri, tutkuları, hayalleri anlatmak için aynı dil.

Gilles Carpentier'in önsözüyle Can Yayınları'ndan çıkan Necma'da, Albert Camus'un muhteşem yapıtı Yabancı'yla ilgili referanslar özellikle Cezayirli eleştirmen Naget de Khadda'nın çalışmalarında ortaya konmuş; Yasin Yabancı'dan yola çıkarak bir anlamda durumu, Camus'nün eserindeki sömürgeci perspektifi tersine çevirmiştir. Arapça yıldız anlamına gelen Necma ile Mağrip edebiyatı ilk modern ve çağdaş örneğini vermiştir. Romanın realist damarı Mağrip toplumunun özellikleri ve çarklarının işleyişini (yoksulluk, sömürge düzeni, din...) gözler önüne sererken, eleştirmenler Necma'yı 'nouveau roman'akımı içine yerleştirmekten çekinmezler çünkü genç yazarı Amerikalı yazarlardan çok etkilenmiş, Necma'nın redaksiyonu sırasında Faulkner'in yapıtlarını yeniden okuduğunu söylemiştir.

Kendi kurgu evreninin merkezindeki yıldız olan Necma romanda asla söz almaz. Romanın farklı anlatıcıları ve anlatımları onun çevresinde, farklı zaman dilimlerinde döner ve çakışır. Bu karışıklık içinde yazar tek bir anlatıcı ekseninde yönlenen geleneksel roman düzenini radikal biçimde kırar.

Necma hem genç ve tehlikeli bir kadın hem de Cezayir'dir. Bu Cezayir ataların geçmişi ve geleneklerle, modernitenin zalim gerçekliği arasında parçalanmıştır. Anlatı içinde anlatılarda eski Numidya'ya egemen Hippone ve Cirta'nın temelleri üzerinde yükselen Bône ve Konstantin arasında gidip gelen hikâye, aslında Doğu Cezayir'de küçük bir taşra kasabasında geçer: burası dünyadır. Numidyalıların vatanlarını düşman bir çölün ortasında bakir bırakmaları gibi, Necma da sevgisiz ve sıfatsız talipleri arasında gidip gelir. Necma'nın zamanı öykünün geçtiği iki savaş arası dönemden ve bağımsızlık mücadelesinden ziyade, gelmiş geçmiş tüm savaşların zamanıdır. Roman başka bir çağa ait gibi görünse de, gezegenin güncelliğini oluşturan savaşları anlatır. Ancak Yasin'in özel olarak göstermek istediği ne fanatiklerin ne ateşli Arap milliyetçilerinin ne de kargaşayı adaletsizliğe tercih ettiğini söyledikten sonra Yasin'in deyişiyle artık "annesini adalete yeğleme" noktasına gelen Camus gibi ılımlıların görmek istemediği Cezayir'i gözler önüne sermektir. Bu hem genç hem yaşlı, çok yönlü ve çelişkili, bilge ve vahşi; ensestler, cinayetler, piçlikler altında ezilen bir Cezayir'dir. Tüm erkeklerin arzu ve emellerinin nesnesi olan Necma, tanımadığı bir baba tarafından darmadağın olmuş kabilenin son kadınlarından biri, hem de yabancı bir kadının gayrı meşru çocuğudur ve ağabeyiyle zorla evlendirilir. Kısacası vatan evlatlarına karşı müşfik değildir. Gerçek Cezayir bir karabasandır aslında. Yasin anlatı bölümlerindeki kurulukla tefekküre dalınan ya da öfkeli sayfalardaki lirizm arasındaki üslup kopukluğuyla, zina ve cinayetten doğan Necma'ya hiç söz hakkı vermeyerek onu bir anlamda cezalandırmasıyla; Fransızca yazdığı "derinlemesine Arap" yapıtıyla, Batı'nın tümüyle farklı bir biçimde gördüğü Doğu'ya yeniden sahip çıkarak devrim ve aşk üzerinden ülkesini anlatır. Kimse Necma'nın kolay okunan bir roman olduğunu iddia edemez, ama bu kadar çelişkiyi bünyesinde barındırıp bu kadar göz kamaştırıcı eserler gerçekten sayılıdır.

Peki tek bir kitabın yazarı olunabilir mi? Yasin'in adı hemen her zaman Necma'yla anılır. Yazarın Fransızca başka ürünleri de vardır: tiyatro, şiir roman... ancak Fransızca'yla ilişkisi tüm edebiyat kariyerinde kendini gösteren bir geçiş ve terk eylemi, çatlaklarla dolu bir varoluştur. Fransızca onun için geçiş ve yabancılaşmanın dilidir. Yenik bir devrimci olarak kendi halkına nasıl Fransızca hitap edebilir ki? Yasin hem Fransızca'ya hem de Arapça'ya sırt çevirerek halkın asıl konuştuğu lehçelerde ve Berberice'de yeni bir yazın yaratmak ister. Bir söyleşisinde Hafid Gafaiti'ye itiraf ettiği gibi Fransızca yazmanın bir yabancılaşma olduğunun farkındadır ama bunu Arapça'da yinelemeye niyeti yoktur çünkü Arapça da onun dili değildir. Yazar yaşamın dillerini tercih eder çünkü edebiyatın kendisi için yaşam olduğunu söyler. Faulkner de İngilizce değil, Amerika'daki zencilerin jargonuyla, onların yaşam dolu argosuyla yazmıştır. Gerçek yazarlar şeyleri yaşamda olduğu formuyla ararlar ve meselelerini insanların diliyle aktarmaları gerekir. Fransızca yazan Cezayirliler de bu etabı Arapça'ya, Berberice'ye, halkın kullandığı bir dile doğru geçerek aşacaklardır. Sürgün yıllarından sonra Cezayir'e dönen Yasin kendini Arapça tiyatro oyunları yazmaya vererek bir tiyatro topluluğu kurar.

Yazarını bir hacıya, bir Doğu-Batı yolcusuna dönüştüren, iki dil, ikil kültür arasında parçalayan Necma, tüm baskı ve zorlamalara, geleneklere, atalara ve istilâcılara karşın bir özgürlük vaadidir aslında ve aynı cümleyle başlayıp biter: "Lakdar hücresinden kaçmış!"

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat