National Geographic Türkiye - Dosya: Afrika'nın Yorgun Yüzü - Sayı: 84 Nisan

Hazırlayan:
Chris Johns / Nesibe Bat
Stok Kodu:
1199138892
Boyut:
18x26
Sayfa Sayısı:
216 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2008
Çeviren:
Gülşah Seral Aksakal; Turgut Gürer, Gül Evrin
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Kuşe Kağıt
Dili:
Türkçe
0,00
1199138892
524980
National Geographic Türkiye - Dosya: Afrika'nın Yorgun Yüzü - Sayı: 84      Nisan
National Geographic Türkiye - Dosya: Afrika'nın Yorgun Yüzü - Sayı: 84 Nisan
0.00
İÇİNDEKİLERDEN BAZILARI:
• Sahil'de Kaybolmak

• Doğanın Tasarımı

• Rikşaların Son Günleri

• Saklı Kıyı

• Neredeyse İnsan

• Kars'ın Sıcak Yüzü - Özcan Yurdalan

Fotoğraflar: Tolga Sezgin

Mimarisi, közde çay evleri, çeşit çeşit peynirleri ve dondurucu soğuğu ile bilinen Kars'ın havası konserler, sergiler ve festivaller ile ısınıyor...

Günlerdir beklediğim kar bulutlarından eser yoktu. Gerçi her nefeste burun deliklerimi yakarak göğsüme dolan havada kokusu vardı ama galiba o da geçen hafta yağan kardan geliyordu. Sıcaklığın geceleri eksi kırklara düştüğünü yazan İstanbul gazeteleri insanın kanını donduruyordu. Hâlbuki Kars'ta her şey olağan seyrindeydi. Araç sahipleri gece on ikide bir sefer, bir de sabaha karşı üçe doğru kalkıp arabalarını çalıştırmazlarsa işe yürüyerek gitmek zorunda kalıyorlardı. Bu mevsimde kaldırımlarda yürümek için en az Karslılar kadar idmanlı olmak gerekiyordu.

Her şehre ait bir mevsimin olduğunu düşünenler Kars'a mevsimlerden kışı, yağışlardan karı yakıştırırlar. Yanlış sayılmaz ama geç sonbaharda çıplak ağaçların tüm dallarını kaplayan kırağıların zamanı Kars'ın asıl mevsimidir. Telli kavaklar beyaza keser, dallardaki yüzlerce karga yuvası gökyüzüne asılmış kristal küreler gibi durur.

Kar altındaki Kars, uzaktan bakanlara romantik duygulara bulanmış şairane sözler ilham ederken dar gelirlilerin kâbusudur. Bu havalar, karnı tok, sırtı pek olanların romansıdır ama kazın ayağı pek öyle değildir. Zaten ortalıkta damızlıklar dışında pek kaz da kalmamıştır bu mevsimde. Hepsi ilk düşen karla birlikte kesilmiş, ayıklanıp temizlenmiş, ortalarından ikiye ayrılarak kalkan balığı gibi yuvarlak ve yassı hale getirildikten sonra tuzlanmış halde ayaza asılıp kurumaya terk edilmiştir. Kaz, Kars mutfağının en gözde kış yemeklerinden biridir.

Her sabah erken ayaz vakti kar yağar umuduyla sokaklarda dolaşırken közde çay pişiren ocaklarda mola veriyorum. Sızlamaya başlayan parmaklarımın buzunu çözmeye uğraşıyorum. Közde çay salonları Kars'ın kadim çay kültürünün son mekânları. Mesleğin renkli simalarından Altan Kazak, bu dünyadan göçmeden önce, dükkânına gelen yabancılara eski çayhanelerin sosyal hayattaki önemini anlatırken, "Közde çaycılar eskiden münevverlerin buluşma yeriydi, onları dinleyerek çok şey öğrendik," derdi. Kasaplar Hali mevkiinde bugün birkaç tane kalan közde çay salonları, semaver kültürünün uzantısı olarak varlığını sürdürüyor. Bugün daha çok köylerden günübirlik gelenler ile sayıları iyice azalmış tiryakilere hizmet veriyorlar. Odun ateşinde demlendiği için tadı oldukça buruk ve bir hayli sert içimli olan çayın eşliğinde günün her saatinde mükellef kahvaltı sofraları kuruluyor.

O sabah Kars kaşarı, gravyer, bal, küflü çeçil peyniri ve sarı tereyağından oluşan kuvvetli kahvaltıyı afiyetle gövdeye indirenler işlerine gitti. Çayhane boşaldı. Mağazalar kepenklerini açarken, köy minibüslerinden ayakkabılarındaki kurumuş çamurları dökerek iri yarı köylü erkekler iniyordu. Pantolon paçalarını çoraplarının içine sokmuş, kalın kumaştan kaputlarının yakasını kaldırmışlardı. Kadınlar pazen entarilerinin üstüne birkaç kat bluz, bir de el örgüsü hırka giymiş, kalın yün şallarını başlarına atmışlardı. Erkeklerin peşinden gidiyorlardı. Hastane tetkiklerinin sonucunu almak ya da evin önemli bir eksiğini gidermek için gelmişlerdi. Son köy minibüsü kalkmadan bütün işlerin bitmesi gerekiyordu. K ars'ın bugünkü merkez nüfusu 134 bin 726 kişi. 1980'den beri hız kesmeyen göç, şehrin tüm dokusunu değiştirmiş. Gün boyu dolup taşan kahveler işsizlik sorununun görünen yüzü. Çarşı içinde bir sokak boydan boya ayakkabı tamircileri ve ikinci el ayakkabı satan dükkânlarla dolu. Ev önlerine yığılı odunları sobalık boylarda kestikleri için eskiden beri baltacı denilen mevsimlik işçiler artık motorlu testere kullanmaya başlamışlar, komşu kasabalardan geliyor ve gecesi beş liralık otellerde kalıyorlar.

İÇİNDEKİLERDEN BAZILARI:
• Sahil'de Kaybolmak

• Doğanın Tasarımı

• Rikşaların Son Günleri

• Saklı Kıyı

• Neredeyse İnsan

• Kars'ın Sıcak Yüzü - Özcan Yurdalan

Fotoğraflar: Tolga Sezgin

Mimarisi, közde çay evleri, çeşit çeşit peynirleri ve dondurucu soğuğu ile bilinen Kars'ın havası konserler, sergiler ve festivaller ile ısınıyor...

Günlerdir beklediğim kar bulutlarından eser yoktu. Gerçi her nefeste burun deliklerimi yakarak göğsüme dolan havada kokusu vardı ama galiba o da geçen hafta yağan kardan geliyordu. Sıcaklığın geceleri eksi kırklara düştüğünü yazan İstanbul gazeteleri insanın kanını donduruyordu. Hâlbuki Kars'ta her şey olağan seyrindeydi. Araç sahipleri gece on ikide bir sefer, bir de sabaha karşı üçe doğru kalkıp arabalarını çalıştırmazlarsa işe yürüyerek gitmek zorunda kalıyorlardı. Bu mevsimde kaldırımlarda yürümek için en az Karslılar kadar idmanlı olmak gerekiyordu.

Her şehre ait bir mevsimin olduğunu düşünenler Kars'a mevsimlerden kışı, yağışlardan karı yakıştırırlar. Yanlış sayılmaz ama geç sonbaharda çıplak ağaçların tüm dallarını kaplayan kırağıların zamanı Kars'ın asıl mevsimidir. Telli kavaklar beyaza keser, dallardaki yüzlerce karga yuvası gökyüzüne asılmış kristal küreler gibi durur.

Kar altındaki Kars, uzaktan bakanlara romantik duygulara bulanmış şairane sözler ilham ederken dar gelirlilerin kâbusudur. Bu havalar, karnı tok, sırtı pek olanların romansıdır ama kazın ayağı pek öyle değildir. Zaten ortalıkta damızlıklar dışında pek kaz da kalmamıştır bu mevsimde. Hepsi ilk düşen karla birlikte kesilmiş, ayıklanıp temizlenmiş, ortalarından ikiye ayrılarak kalkan balığı gibi yuvarlak ve yassı hale getirildikten sonra tuzlanmış halde ayaza asılıp kurumaya terk edilmiştir. Kaz, Kars mutfağının en gözde kış yemeklerinden biridir.

Her sabah erken ayaz vakti kar yağar umuduyla sokaklarda dolaşırken közde çay pişiren ocaklarda mola veriyorum. Sızlamaya başlayan parmaklarımın buzunu çözmeye uğraşıyorum. Közde çay salonları Kars'ın kadim çay kültürünün son mekânları. Mesleğin renkli simalarından Altan Kazak, bu dünyadan göçmeden önce, dükkânına gelen yabancılara eski çayhanelerin sosyal hayattaki önemini anlatırken, "Közde çaycılar eskiden münevverlerin buluşma yeriydi, onları dinleyerek çok şey öğrendik," derdi. Kasaplar Hali mevkiinde bugün birkaç tane kalan közde çay salonları, semaver kültürünün uzantısı olarak varlığını sürdürüyor. Bugün daha çok köylerden günübirlik gelenler ile sayıları iyice azalmış tiryakilere hizmet veriyorlar. Odun ateşinde demlendiği için tadı oldukça buruk ve bir hayli sert içimli olan çayın eşliğinde günün her saatinde mükellef kahvaltı sofraları kuruluyor.

O sabah Kars kaşarı, gravyer, bal, küflü çeçil peyniri ve sarı tereyağından oluşan kuvvetli kahvaltıyı afiyetle gövdeye indirenler işlerine gitti. Çayhane boşaldı. Mağazalar kepenklerini açarken, köy minibüslerinden ayakkabılarındaki kurumuş çamurları dökerek iri yarı köylü erkekler iniyordu. Pantolon paçalarını çoraplarının içine sokmuş, kalın kumaştan kaputlarının yakasını kaldırmışlardı. Kadınlar pazen entarilerinin üstüne birkaç kat bluz, bir de el örgüsü hırka giymiş, kalın yün şallarını başlarına atmışlardı. Erkeklerin peşinden gidiyorlardı. Hastane tetkiklerinin sonucunu almak ya da evin önemli bir eksiğini gidermek için gelmişlerdi. Son köy minibüsü kalkmadan bütün işlerin bitmesi gerekiyordu. K ars'ın bugünkü merkez nüfusu 134 bin 726 kişi. 1980'den beri hız kesmeyen göç, şehrin tüm dokusunu değiştirmiş. Gün boyu dolup taşan kahveler işsizlik sorununun görünen yüzü. Çarşı içinde bir sokak boydan boya ayakkabı tamircileri ve ikinci el ayakkabı satan dükkânlarla dolu. Ev önlerine yığılı odunları sobalık boylarda kestikleri için eskiden beri baltacı denilen mevsimlik işçiler artık motorlu testere kullanmaya başlamışlar, komşu kasabalardan geliyor ve gecesi beş liralık otellerde kalıyorlar.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat