#smrgSAHAF Miles Davis: Otobiyografi -

Stok Kodu:
1199168961
Boyut:
15x22
Sayfa Sayısı:
412 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2014
Çeviren:
Avi Pardo
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199168961
555090
Miles Davis: Otobiyografi -
Miles Davis: Otobiyografi - #smrgSAHAF
0.00
“...ölümü düşünmeye zamanım yok.” - Miles Davis

Yazıldığından bu yana yaklaşık çeyrek yüzyıl geçmesine karşın, ünlü caz trompetçisi Miles Davis'in otobiyografisi bugün de heyecanla okunuyor. St. Louis'deki çocukluk günleri, on yedi yaşında müzik tutkusunun peşinden New York'a gidişi ve kendi sesini bulma çabaları. Siyah ve isyancı bir müzisyen olarak kendisi kalmaktaki ısrarı. Yeniliğe açık oluşu. Değişik müzisyenleri bir araya getirerek onları ateşlemekteki başarısı. Sonunda bir müzik efsanesi haline gelişi. Yıllarca birlikte çaldığı Bird, Dizzy, Monk, Trane ve daha birçok ünlü müzisyene ilişkin anıları. Bunların yanı sıra uyuşturucu ve alkol bağımlılığı ve bu bağımlılığa karşı mücadelesi, hayatına giren kadınlar, parasal hırsları, şık giyinme ve lüks araba merakı. Miles'ın anıları sıra dışı bir sanatçının yaşamının açıklık ve içtenlikle kaleme alınmış bir yaşamöyküsü olmakla kalmıyor, bir dönemin müziğinin ruhunu da yansıtıyor.

Kitabın ilk cümleleri dahi, Miles'ın müziğinin Miles'ın bizzat kendisinden kopan bir parça olduğunu çok iyi anlatır:

“Dinle. Hayatımda duyduğum en büyük haz -elbiselerim üstümdeyken- 1944'te St. Louis, Missouri'de Diz ve Bird'ü beraber çalarlarken dinlediğim andı. On sekiz yaşındaydım, Lincoln Lisesi'nden yeni mezun olmuştum. Diz'le Bird'ü B'nin orkestrasında dinlediğimde kendi kendime, ‘Ne? Nedir bu?' dedim. Öyle müthiş bir şeydi ki; korkunçtu. Dizzy Gillespie, Charlie ‘Yardbird' Parker, Buddy Anderson, Gene Ammons, Lucky Thompson ve Art Blakey, hepsi bir arada; B'yi henüz saymadım: Billy Eckstine bizzat. Çok orospu çocuğu bir orkestraydı. O müzik içime işlemişti moruk. Müzik kanıma girmişti ve duymak istediğim tek şeydi. O orkestranın çalış şekli duymak istediğim her şeydi. Müthişti. Ve ben çıkıp onlarla çalıyordum.”

“Tutkusun peşinden gidenler dünyayı değiştirir. Hayallerini pusulası yapanlar, umudu hayatın katığına katanlardır devrimleri yaratanlar. Bazen bir görüntü, bir şiirin ilk mısrası, tanıdık ve kardeş gelen bir koku, elbette ruha işleyen bir tını da saklıdır hayatın tüm sırrı. Bu sırrı keşfeden kim olursa o kahramandır! Hem kendi hayatının hem de bu dünyanın kahramanı! Bunları yazarken kulağımda Miles Davis - Kind of Blue (1959) çalıyor. Sonra isyan düşüyor aklıma, başkaldırı ve devrim. Tabii biliyorum da bunların müziksiz olmayacağını! Davis, siyah ve isyancı! Özgürlüğüne düşkün, özgür ve inatçı bu adamın hikâyesini kaç kez okusam da doyamadığım geliyor aklıma. Caz müziğin ruhunun oluşmasında, gelecek yüzyıllara taşınmasında en büyük mihenk taşlarından biri olan Davis'in yeni yayımlanan otobiyografisi de bu açlığa iyi geliyor. Çünkü heyecanından, tutkusundan ve menzilinden hiçbir şey kaybetmiyor bu hikâye. Davis kendini anlatıyor, deşifre ve tercüme ediyor. Rahat, okuyanla sohbet etmeyi istiyor gibi... “Beni anlayın, ve kendinizi daha çok dinleyin” der gibi. Bir de Avi Pardo çevirileri her zaman ayrı bir lezzet veriyor.” - Ali Deiz Utku, Cumhuriyet Kitap Eki

“...ölümü düşünmeye zamanım yok.” - Miles Davis

Yazıldığından bu yana yaklaşık çeyrek yüzyıl geçmesine karşın, ünlü caz trompetçisi Miles Davis'in otobiyografisi bugün de heyecanla okunuyor. St. Louis'deki çocukluk günleri, on yedi yaşında müzik tutkusunun peşinden New York'a gidişi ve kendi sesini bulma çabaları. Siyah ve isyancı bir müzisyen olarak kendisi kalmaktaki ısrarı. Yeniliğe açık oluşu. Değişik müzisyenleri bir araya getirerek onları ateşlemekteki başarısı. Sonunda bir müzik efsanesi haline gelişi. Yıllarca birlikte çaldığı Bird, Dizzy, Monk, Trane ve daha birçok ünlü müzisyene ilişkin anıları. Bunların yanı sıra uyuşturucu ve alkol bağımlılığı ve bu bağımlılığa karşı mücadelesi, hayatına giren kadınlar, parasal hırsları, şık giyinme ve lüks araba merakı. Miles'ın anıları sıra dışı bir sanatçının yaşamının açıklık ve içtenlikle kaleme alınmış bir yaşamöyküsü olmakla kalmıyor, bir dönemin müziğinin ruhunu da yansıtıyor.

Kitabın ilk cümleleri dahi, Miles'ın müziğinin Miles'ın bizzat kendisinden kopan bir parça olduğunu çok iyi anlatır:

“Dinle. Hayatımda duyduğum en büyük haz -elbiselerim üstümdeyken- 1944'te St. Louis, Missouri'de Diz ve Bird'ü beraber çalarlarken dinlediğim andı. On sekiz yaşındaydım, Lincoln Lisesi'nden yeni mezun olmuştum. Diz'le Bird'ü B'nin orkestrasında dinlediğimde kendi kendime, ‘Ne? Nedir bu?' dedim. Öyle müthiş bir şeydi ki; korkunçtu. Dizzy Gillespie, Charlie ‘Yardbird' Parker, Buddy Anderson, Gene Ammons, Lucky Thompson ve Art Blakey, hepsi bir arada; B'yi henüz saymadım: Billy Eckstine bizzat. Çok orospu çocuğu bir orkestraydı. O müzik içime işlemişti moruk. Müzik kanıma girmişti ve duymak istediğim tek şeydi. O orkestranın çalış şekli duymak istediğim her şeydi. Müthişti. Ve ben çıkıp onlarla çalıyordum.”

“Tutkusun peşinden gidenler dünyayı değiştirir. Hayallerini pusulası yapanlar, umudu hayatın katığına katanlardır devrimleri yaratanlar. Bazen bir görüntü, bir şiirin ilk mısrası, tanıdık ve kardeş gelen bir koku, elbette ruha işleyen bir tını da saklıdır hayatın tüm sırrı. Bu sırrı keşfeden kim olursa o kahramandır! Hem kendi hayatının hem de bu dünyanın kahramanı! Bunları yazarken kulağımda Miles Davis - Kind of Blue (1959) çalıyor. Sonra isyan düşüyor aklıma, başkaldırı ve devrim. Tabii biliyorum da bunların müziksiz olmayacağını! Davis, siyah ve isyancı! Özgürlüğüne düşkün, özgür ve inatçı bu adamın hikâyesini kaç kez okusam da doyamadığım geliyor aklıma. Caz müziğin ruhunun oluşmasında, gelecek yüzyıllara taşınmasında en büyük mihenk taşlarından biri olan Davis'in yeni yayımlanan otobiyografisi de bu açlığa iyi geliyor. Çünkü heyecanından, tutkusundan ve menzilinden hiçbir şey kaybetmiyor bu hikâye. Davis kendini anlatıyor, deşifre ve tercüme ediyor. Rahat, okuyanla sohbet etmeyi istiyor gibi... “Beni anlayın, ve kendinizi daha çok dinleyin” der gibi. Bir de Avi Pardo çevirileri her zaman ayrı bir lezzet veriyor.” - Ali Deiz Utku, Cumhuriyet Kitap Eki

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat