#smrgSAHAF Mevlana'dan Sonra Mevlevilik - 1983

Basıldığı Matbaa:
Gül Matbaası
Dizi Adı:
Din ve Tasavvuf Dizisi
Stok Kodu:
1199003980
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
568+54 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
2
Basım Tarihi:
1983
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
Din
0,00
1199003980
390144
Mevlana'dan Sonra Mevlevilik -        1983
Mevlana'dan Sonra Mevlevilik - 1983 #smrgSAHAF
0.00
Bir din, bir mezhep, bir tarikat, onu doğurup yoğuran, bünyeleştirip kuran, yayıp genişleten ve yaydıkça türlü renklere boyayan, genişlettikçe kuvvetleştiren, yahut özünü emip belirsiz eden şartlar, gözönünde tutularak incelenir, önce anakaynaklara, sonra da onu öven, yahut yeren, kendine maleden, yahut aslından uzaklaştıran kurullarla ilgisi, zaman ve mekân çerçevesi içinde canlandırılır ve tarihe maledilirse münekkide düşen vazife kolaylaşır, sınırlaşır. Münekkid, onu kendi înanciyle, kendi görüşüyle ele alabilir, söyler ve söyletir, gerçek değerini ortaya kor, ileri veya geri cephesini belirtir ve artık bu konunun romanı yazılabilir, bu topluluğun senaryosu beyazperdeye akseder, müziği ifadelenir ve şiiri, tahlil potasına girer.

Fakat... Fakat gerçeğin masallaştığı, inancın törenleştiği, iyiliklerle güzelliklerin, olağanüstü olaylar, kötülüklerle pisliklerin, Özgelere yamanan yalanlar haline geldiği devirden sonra ele alınan ve bilgi sahasına getirilen bir konu, okuyucuyu nasıl sürükler, tarihi nasıl dile getirir, değerleri nasıl canlandırır ve nasıl, nasıl bîr şiir edası kazanır, gerçeğin ifadesi olur?

Okuyucu, sana sunduğum "Mevlanâ'dan Sonra Mevlevîlik», bu talihsizliğe uğramıştır işte ve «Mevlâna Celâleddin»den sonra onun adiyle ve ona yapılan türbe çevresinden, ona beslenen saygı özelliğinden yurda ve dünyaya yayılmış, tarihte yerini yapmış, düşüncede silinmez izler belirtmiş, zamanında, halka nefes aldırmış ve köylere kadar yayılmış, devrinde, şehre kapanmış ve münevver zümreye malolmuştur. Siyasette, açık bir yürüyüşten ziyade şahsa göre ve münferit mahiyette bazan geriliği temsil etmiş, fakat çok defa ileriyi şahlandırmış, halktan ayrıldığı için bir zümreye malolmuş, o zümrenin bir hamlesiyle içine gömülmüş ve kendi bünyesini yiyerek adım adım yokluğa yaklaşmış ve bunu da görmüş, bilmiş ve anlamıştır. Fakat zamana göre değişen âdetleriyle, çevresinden alıp kendisine malettigi gelenekleriyle «âdabiyle, erkâniyle, semaiyle, safâsiyle, vefasiyle, vecdiyle, aşkıyle, hâlâtiyle» kendi içinde kalmış, sırrolmuş, bilinmemiş, bildirilmemiştir. (Önsözden)

Bir din, bir mezhep, bir tarikat, onu doğurup yoğuran, bünyeleştirip kuran, yayıp genişleten ve yaydıkça türlü renklere boyayan, genişlettikçe kuvvetleştiren, yahut özünü emip belirsiz eden şartlar, gözönünde tutularak incelenir, önce anakaynaklara, sonra da onu öven, yahut yeren, kendine maleden, yahut aslından uzaklaştıran kurullarla ilgisi, zaman ve mekân çerçevesi içinde canlandırılır ve tarihe maledilirse münekkide düşen vazife kolaylaşır, sınırlaşır. Münekkid, onu kendi înanciyle, kendi görüşüyle ele alabilir, söyler ve söyletir, gerçek değerini ortaya kor, ileri veya geri cephesini belirtir ve artık bu konunun romanı yazılabilir, bu topluluğun senaryosu beyazperdeye akseder, müziği ifadelenir ve şiiri, tahlil potasına girer.

Fakat... Fakat gerçeğin masallaştığı, inancın törenleştiği, iyiliklerle güzelliklerin, olağanüstü olaylar, kötülüklerle pisliklerin, Özgelere yamanan yalanlar haline geldiği devirden sonra ele alınan ve bilgi sahasına getirilen bir konu, okuyucuyu nasıl sürükler, tarihi nasıl dile getirir, değerleri nasıl canlandırır ve nasıl, nasıl bîr şiir edası kazanır, gerçeğin ifadesi olur?

Okuyucu, sana sunduğum "Mevlanâ'dan Sonra Mevlevîlik», bu talihsizliğe uğramıştır işte ve «Mevlâna Celâleddin»den sonra onun adiyle ve ona yapılan türbe çevresinden, ona beslenen saygı özelliğinden yurda ve dünyaya yayılmış, tarihte yerini yapmış, düşüncede silinmez izler belirtmiş, zamanında, halka nefes aldırmış ve köylere kadar yayılmış, devrinde, şehre kapanmış ve münevver zümreye malolmuştur. Siyasette, açık bir yürüyüşten ziyade şahsa göre ve münferit mahiyette bazan geriliği temsil etmiş, fakat çok defa ileriyi şahlandırmış, halktan ayrıldığı için bir zümreye malolmuş, o zümrenin bir hamlesiyle içine gömülmüş ve kendi bünyesini yiyerek adım adım yokluğa yaklaşmış ve bunu da görmüş, bilmiş ve anlamıştır. Fakat zamana göre değişen âdetleriyle, çevresinden alıp kendisine malettigi gelenekleriyle «âdabiyle, erkâniyle, semaiyle, safâsiyle, vefasiyle, vecdiyle, aşkıyle, hâlâtiyle» kendi içinde kalmış, sırrolmuş, bilinmemiş, bildirilmemiştir. (Önsözden)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat