#smrgSAHAF Marmara'da Deprem Riski - 2001

Kondisyon:
Çok İyi
Basıldığı Matbaa:
Anka Basım
Dizi Adı:
İnceleme Dizisi
ISBN-10:
9751017386
Stok Kodu:
1199024409
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
384 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2001
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199024409
410505
Marmara'da Deprem Riski -        2001
Marmara'da Deprem Riski - 2001 #smrgSAHAF
0.00
17 Ağustos'tan sonra kendini acı bir şekilde ortaya koyan deprem felâketi toplumun tüm kesimlerinin ilgisini en yoğun biçimde çekmiştir. Toplumun, "deprem olacak", "depremle yaşamayı öğrenelim"gibi içi boş sloganlar yerine bu riske karşı her boyutuyla bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

17 Ağustos sonrası yaptığımız açıklamalar kendi içinde tutarlı ve gelişmelere uyumlu bir çizgi izlemiştir. Deprem gibi farklı disiplinler içeren bir konuda yapılacak açıklamalar, ancak bu disiplinlerin verilerinin sentezlenmesiyle mümkün olabilir. Yoksa yapısal jeolojiyi ve jeolojiyi deprem biliminden dışlayarak "Deprem olacaktır, fayları bilmemiz lükstür" gibi yargılar bizi bilim dışı bir sonuca götürür. Çünkü deprem, yer kabuğundaki kırık zonlardan en genç olanının sürekli kırılmasıyla meydana gelir.

Bu nedenle yer kabuğundaki genç kırık zonlarla en genç kırık zonunun ayrımını yapmamız gerekir. Bunun anlamı, yer kabuğunu etkileyen stres vektörlerinin ve (yön ve büyüklük olarak) bölgeyi etkileyen stres rejimlerinin ortaya konmasıdır.

Bu da yapısal jeolojinin önemli bir kolu olarak stres rejimlerinin tarihinin ortaya konmasını gerektirir. Eğer bu yapılmazsa, klasik bir yapısal jeolojiyle genç fayların tümünün deprem riski taşıdığı görüşüne gelinir ki, 17 Ağustos'tan sonra toplumun deprem konusundaki karmaşık açıklamalarla karşı karşıya kalmasının nedeni budur.

17 Ağustos'tan sonra kendini acı bir şekilde ortaya koyan deprem felâketi toplumun tüm kesimlerinin ilgisini en yoğun biçimde çekmiştir. Toplumun, "deprem olacak", "depremle yaşamayı öğrenelim"gibi içi boş sloganlar yerine bu riske karşı her boyutuyla bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

17 Ağustos sonrası yaptığımız açıklamalar kendi içinde tutarlı ve gelişmelere uyumlu bir çizgi izlemiştir. Deprem gibi farklı disiplinler içeren bir konuda yapılacak açıklamalar, ancak bu disiplinlerin verilerinin sentezlenmesiyle mümkün olabilir. Yoksa yapısal jeolojiyi ve jeolojiyi deprem biliminden dışlayarak "Deprem olacaktır, fayları bilmemiz lükstür" gibi yargılar bizi bilim dışı bir sonuca götürür. Çünkü deprem, yer kabuğundaki kırık zonlardan en genç olanının sürekli kırılmasıyla meydana gelir.

Bu nedenle yer kabuğundaki genç kırık zonlarla en genç kırık zonunun ayrımını yapmamız gerekir. Bunun anlamı, yer kabuğunu etkileyen stres vektörlerinin ve (yön ve büyüklük olarak) bölgeyi etkileyen stres rejimlerinin ortaya konmasıdır.

Bu da yapısal jeolojinin önemli bir kolu olarak stres rejimlerinin tarihinin ortaya konmasını gerektirir. Eğer bu yapılmazsa, klasik bir yapısal jeolojiyle genç fayların tümünün deprem riski taşıdığı görüşüne gelinir ki, 17 Ağustos'tan sonra toplumun deprem konusundaki karmaşık açıklamalarla karşı karşıya kalmasının nedeni budur.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat