#smrgKİTABEVİ Kürtlerin Ateşle İmtihanı -

Kondisyon:
Yeni
Basıldığı Matbaa:
Step Reklamcılık
Dizi Adı:
Araştırma - İnceleme
ISBN-10:
9786054042500
Stok Kodu:
1199147681
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
447 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2012
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199147681
533844
Kürtlerin Ateşle İmtihanı -
Kürtlerin Ateşle İmtihanı - #smrgKİTABEVİ
0.00
Anadolu coğrafyasında yüz-yüz elli yıldır büyük acılar yaşanıyor.Ülkenin güneydoğusu sürekli kanıyor. Onlarca ayaklanma, geride, on binlerce ceset bıraktı. İnsanlar şapka giymediği için darağacında sallandırıldı, tutuklandı, işkence gördü. 12 Eylül'den itibaren Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde binlerce insanın insanlığına kıyıldı, Kürtler'in ve dolayısıyla Türkiye'nin vicdanı kirletildi, muazzam bir yara açıldı. On dokuz-yirmi yaşındaki gençler kendilerini astı, yaktı ve insanlıklarını mazgalların ardında bıraktı. Elinizdeki kitap, acıların diyarında, münhasıran ülkemizin güneydoğusunda yaşayan Kürtler'in Türk modernleşmesiyle hızlanarak ötekileştirilen tarihinin önümüze getirdiği sorunlara 'farklı' bir yerden bakmayı amaçlıyor. Kürtlerin, Türkiye Cumhuriyeti'nin 'kurucu ortağı' olmaları gerektiğinden hareketle kendilerini sonraki yıllarda ötekileştiren ve giderek yok sayan, düşman hâline getiren iktidar seçkinlerine yönelik eleştiri ve itirazlarını anlamaya çalışıyor. Özellikle bir insanlık trajedisi olan Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde yaşananlardan hareketle ilk ana tahliyelerin başladığı 1984'ten itibaren güçlenen PKK ekseninde Kürt sorununun nereye savrulduğunu ve bu muazzam yaranın nasıl kapanabileceğinin, Türkiye'nin demokratikleşme süreci içerinde 'Kürt Sorunu'nun nasıl çözüme kavuşturulabileceğinin peşinde yürümeyi hedefliyor. Bu duyarlı ve müzminleşmiş soruna milliyetçi duyguların içinden geçerek âdil bir çözüm önerisi getirmek de imkânsız görünüyor. Bu bağlamda, Kürtlerin ateşle imtihanının, kültürel çoğulluğun yaşandığı Osmanlı deneyimindekinden daha özgürlükçü ve kozmik bir öğretiyi gerektirdiği anlaşılıyor. Kimliği inkâr edilmiş, ana dilini özgürce kullanması engellenmiş Kürtler'in vicdanının onarılması, kardeşliğin yeniden yeşermesi ve güçlenmesi, birbirini anlamaya, gerçekten sevmeye ve saymaya dönük bir tutumun yerleşmesi için, âdil ve özgürlükçü bir anayasal düzene, bir merhamet öğretisine, bir adalet ilkesine ihtiyacımız var. Bu satırlarla, acının bu coğrafyanın kaderi olmaması gerektiğini ima edebilir ve sorunun çözümüne yönelik işlevsel önerilerde bulunabilirsek ne mutlu bize. (Tanıtım Bülteninden)
Anadolu coğrafyasında yüz-yüz elli yıldır büyük acılar yaşanıyor.Ülkenin güneydoğusu sürekli kanıyor. Onlarca ayaklanma, geride, on binlerce ceset bıraktı. İnsanlar şapka giymediği için darağacında sallandırıldı, tutuklandı, işkence gördü. 12 Eylül'den itibaren Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde binlerce insanın insanlığına kıyıldı, Kürtler'in ve dolayısıyla Türkiye'nin vicdanı kirletildi, muazzam bir yara açıldı. On dokuz-yirmi yaşındaki gençler kendilerini astı, yaktı ve insanlıklarını mazgalların ardında bıraktı. Elinizdeki kitap, acıların diyarında, münhasıran ülkemizin güneydoğusunda yaşayan Kürtler'in Türk modernleşmesiyle hızlanarak ötekileştirilen tarihinin önümüze getirdiği sorunlara 'farklı' bir yerden bakmayı amaçlıyor. Kürtlerin, Türkiye Cumhuriyeti'nin 'kurucu ortağı' olmaları gerektiğinden hareketle kendilerini sonraki yıllarda ötekileştiren ve giderek yok sayan, düşman hâline getiren iktidar seçkinlerine yönelik eleştiri ve itirazlarını anlamaya çalışıyor. Özellikle bir insanlık trajedisi olan Diyarbakır Askeri Cezaevi'nde yaşananlardan hareketle ilk ana tahliyelerin başladığı 1984'ten itibaren güçlenen PKK ekseninde Kürt sorununun nereye savrulduğunu ve bu muazzam yaranın nasıl kapanabileceğinin, Türkiye'nin demokratikleşme süreci içerinde 'Kürt Sorunu'nun nasıl çözüme kavuşturulabileceğinin peşinde yürümeyi hedefliyor. Bu duyarlı ve müzminleşmiş soruna milliyetçi duyguların içinden geçerek âdil bir çözüm önerisi getirmek de imkânsız görünüyor. Bu bağlamda, Kürtlerin ateşle imtihanının, kültürel çoğulluğun yaşandığı Osmanlı deneyimindekinden daha özgürlükçü ve kozmik bir öğretiyi gerektirdiği anlaşılıyor. Kimliği inkâr edilmiş, ana dilini özgürce kullanması engellenmiş Kürtler'in vicdanının onarılması, kardeşliğin yeniden yeşermesi ve güçlenmesi, birbirini anlamaya, gerçekten sevmeye ve saymaya dönük bir tutumun yerleşmesi için, âdil ve özgürlükçü bir anayasal düzene, bir merhamet öğretisine, bir adalet ilkesine ihtiyacımız var. Bu satırlarla, acının bu coğrafyanın kaderi olmaması gerektiğini ima edebilir ve sorunun çözümüne yönelik işlevsel önerilerde bulunabilirsek ne mutlu bize. (Tanıtım Bülteninden)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat