#smrgKİTABEVİ Kırk Yedi'liler - 2023

Kondisyon:
Yeni
Basıldığı Matbaa:
Şafak
Dizi Adı:
Edebiyat
ISBN-10:
9753635226
Kargoya Teslim Süresi:
3&8
Stok Kodu:
1199000772
Boyut:
14x21
Sayfa Sayısı:
468
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
16
Basım Tarihi:
2023
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199000772
386937
Kırk Yedi'liler -        2023
Kırk Yedi'liler - 2023 #smrgKİTABEVİ
0.00
Türk Dil Kurumu Roman Ödülü, 1975

"Kırk Yedi'liler" en çok sözü edilen "12 Mart Romanı"... Ama 12 Mart'ta neler olup bittiğini anlatmıyor bu 468 sayfa. 12 Mart'ı yaşayan, çoğu 47 doğumlu bir genç kuşağı anlatıyor... TADIMLIK Gürültü istemiyorum. Düşüncelerim bile süzülür gibi gelişsin. Kulak zarlarımı delen elektriğin arasız akımını anca böyle yenerim. Geçti geçti, aylar oldu geçeli. Gürültüye dayanamıyorum. Duygularım da, kıvanma da, hüzün de aynı renksizlikle gelsinler. Çocukluğumun şen çığlıklarını bile yeniden yankır diye anımsamıyorum. Yine de çıkı çıkıveriyorlar. Erzurum'daydık. Üç kardeş, üçer dörder yıllıktı aramızdaki yaş farkları. Anamız ilkokul öğretmeni, babamız aynı okulda başöğretmen. Hiç yaşlı değiller, hiç yoksul değiliz. Aileden ölen yok. Kafkas göçmeni babaanne, annemle babam evlenmeden ölmüş. Dayılarımız varmış, onlar da ölmüş. Babaannemin anlatması babama. Gümrü'den geçip anayurda girdiklerinde babadedem toprağı öpmüş. "Niye kaçmışlar baba?" dedimdi. "Dinlerini kurtarmak için," demişti alaya alan bir sesle. Dayılar: Ceketleri sıkıca ilikli, tam gövdelerine göre. Sarıkamış'ta Enver Paşa'nın ordusunda kırılmışlar. Babaannem üç tek taş pırlanta yüzüğünü bir tefeciye bozdurmuş. Gündüz saklanıp gece yol alırlarmış. Bazı geceler uzak tepelerden Ruslar'ın söylediği şarkılar gelirmiş. Balalayka sesi bile. Ağdalı, insanı ağlatan ve birden öfkelendiren şarkılarmış bunlar. Babaanne genç daha, oğullarsa delikanlı. Halamız, babadedenin ilk karısından. Ve ilk kadının Çerkez oluşu halada alabildiğine belirgin. Dayılarda enveriye bıyıklar, taze yüzlerinde takma gibi duruyor. Fotoğraflardaki ağır kapaklı gözler, sararmış resmin kahverengisini çakıntılarıyla aşıveriyor. Delikanlı boyunları dimdik. Fotoğrafın parlak köşesinde eski Türkçe yazının resimsi uyumu. Biri oturmuş, ötekinin eli kardeşinin omuzunda. İnce uzun, kadınca parmaklar. Sivri uçlu, parlak rugan ayakkabılar. Aile kurulduğunda yakın ölülerimiz bunlarmış. Erzurum'da o çocukluk yıllarında her giydikleri soğuktan korunmak içindi. Kat kat yünlere bürünüp, tahta kızaklarda kayarak yokuşlar inildiği, çığlık çığlığa oyun dolu kışlar. Eski kervan yollarının ucu bucağı belirsiz yokoluşları. Perdeyi araladı, sokak kararmaya başlamıştı. Bakkalın cıvalı lambalarından çevreye yayılan ışıkların sınırları belirginleşiyordu. Dışarıya bakamamak ürküntüsü belirmeden toparladı sokakta gördüklerini...

Türk Dil Kurumu Roman Ödülü, 1975

"Kırk Yedi'liler" en çok sözü edilen "12 Mart Romanı"... Ama 12 Mart'ta neler olup bittiğini anlatmıyor bu 468 sayfa. 12 Mart'ı yaşayan, çoğu 47 doğumlu bir genç kuşağı anlatıyor... TADIMLIK Gürültü istemiyorum. Düşüncelerim bile süzülür gibi gelişsin. Kulak zarlarımı delen elektriğin arasız akımını anca böyle yenerim. Geçti geçti, aylar oldu geçeli. Gürültüye dayanamıyorum. Duygularım da, kıvanma da, hüzün de aynı renksizlikle gelsinler. Çocukluğumun şen çığlıklarını bile yeniden yankır diye anımsamıyorum. Yine de çıkı çıkıveriyorlar. Erzurum'daydık. Üç kardeş, üçer dörder yıllıktı aramızdaki yaş farkları. Anamız ilkokul öğretmeni, babamız aynı okulda başöğretmen. Hiç yaşlı değiller, hiç yoksul değiliz. Aileden ölen yok. Kafkas göçmeni babaanne, annemle babam evlenmeden ölmüş. Dayılarımız varmış, onlar da ölmüş. Babaannemin anlatması babama. Gümrü'den geçip anayurda girdiklerinde babadedem toprağı öpmüş. "Niye kaçmışlar baba?" dedimdi. "Dinlerini kurtarmak için," demişti alaya alan bir sesle. Dayılar: Ceketleri sıkıca ilikli, tam gövdelerine göre. Sarıkamış'ta Enver Paşa'nın ordusunda kırılmışlar. Babaannem üç tek taş pırlanta yüzüğünü bir tefeciye bozdurmuş. Gündüz saklanıp gece yol alırlarmış. Bazı geceler uzak tepelerden Ruslar'ın söylediği şarkılar gelirmiş. Balalayka sesi bile. Ağdalı, insanı ağlatan ve birden öfkelendiren şarkılarmış bunlar. Babaanne genç daha, oğullarsa delikanlı. Halamız, babadedenin ilk karısından. Ve ilk kadının Çerkez oluşu halada alabildiğine belirgin. Dayılarda enveriye bıyıklar, taze yüzlerinde takma gibi duruyor. Fotoğraflardaki ağır kapaklı gözler, sararmış resmin kahverengisini çakıntılarıyla aşıveriyor. Delikanlı boyunları dimdik. Fotoğrafın parlak köşesinde eski Türkçe yazının resimsi uyumu. Biri oturmuş, ötekinin eli kardeşinin omuzunda. İnce uzun, kadınca parmaklar. Sivri uçlu, parlak rugan ayakkabılar. Aile kurulduğunda yakın ölülerimiz bunlarmış. Erzurum'da o çocukluk yıllarında her giydikleri soğuktan korunmak içindi. Kat kat yünlere bürünüp, tahta kızaklarda kayarak yokuşlar inildiği, çığlık çığlığa oyun dolu kışlar. Eski kervan yollarının ucu bucağı belirsiz yokoluşları. Perdeyi araladı, sokak kararmaya başlamıştı. Bakkalın cıvalı lambalarından çevreye yayılan ışıkların sınırları belirginleşiyordu. Dışarıya bakamamak ürküntüsü belirmeden toparladı sokakta gördüklerini...

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat