#smrgKİTABEVİ İstanbul'dan Mektuplar: Bulgar Gazetecinin Gözüyle 1932'de Şehir -

Kondisyon:
Yeni
Basıldığı Matbaa:
Mas Matbaacılık
Dizi Adı:
Anı ve Yaşam Dizisi
ISBN-10:
9786051051604
Hazırlayan:
Çeviri, Giriş ve Notlar : Hüseyin mevsim
Stok Kodu:
1199190598
Boyut:
16x21
Sayfa Sayısı:
160 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2016
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199190598
576630
İstanbul'dan Mektuplar: Bulgar Gazetecinin Gözüyle 1932'de Şehir -
İstanbul'dan Mektuplar: Bulgar Gazetecinin Gözüyle 1932'de Şehir - #smrgKİTABEVİ
0.00
Hristo Brızitsov, İstanbul'da Bulgarca bir gazete yayınlayan Dimitır Brızitsov'un oğlu olarak 1901'de Ortaköy'de doğdu. Çocukluğu ve ilk gençlik yılları Boğaz kıyısında ve Beyoğlu'ndaki Rumeli Han'ın üçüncü katında geçti. İmparatorluğun kaderini belirleyen ve dünya tarihine yön veren birçok hadiseye tanık oldu.

Brızitsov ailesi Balkan Savaşları'ndan sonra İstanbul'u terk ederek Sofya'ya yerleşti. Baba mesleğini seçerek gazetecilik yapan Hristo Brızitsov, canlı ve özgün, edebi unsurlar da içeren yazılarıyla Bulgar basınında kısa sürede ün kazandı.

Genç gazeteci, Türkiye'deki yeni cumhuriyet idaresinin uyguladığı reformlar Bulgaristan'da büyük ilgi çekince 1932'nin sonbaharında, önceki yıllarda çeşitli sebeplerle kısa süreliğine uğradığı ve çok iyi bildiği İstanbul'a geldi. İmparatorluğun son döneminde ayrıldığı şehre, 20 yıl sonra, cumhuriyet idaresinin ilk yıllarında dönüyor olması, ona dün ve bugün, eski ve yeni, geleneklere bağlılık ve modernlik arasında karşılaştırmalar yapma olanağını verirken işini de epeyce zorlaştırıyordu. Hangi İstanbul kendisine daha yakın ve sıcak? Çocukluğunun o renkli, kozmopolit, Doğu masallarından izler taşıyan, Levanten semtlerinde büyüdüğü İstanbul mu, yoksa şimdi gördüğü, başkentlik tahtından indirilmiş ve biraz da hırpalanmış modern ve milli İstanbul mu? İkisinden birini kesin olarak seçme gibi sevimsiz bir sorumluluktan özenle kaçınan yazar, bu ağır görev ve yargıyı okura yüklüyor. Kendi görevini de, her şeyi gördüğü ve hissettiği şekliyle aktarmakla, şehrin gizemli sarmalına dalmakla sınırlı tutuyor.

Gazeteci üslubunun akıcılığı ve vuruculuğuyla 24 mektup şeklinde kaleme alınan yazıları okurlarını 1930'ların İstanbul'una götürüyor. Bu mektuplar ilk kez haftalık Literaturen glas [Edebiyat Sedası] gazetesinde yayınlanmıştı, şimdi 85 yıl sonra ilk defa Türkçede bir araya getiriliyor.

Prof. Dr. Hüseyin Mevsim, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Bulgar Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı'nda öğretim üyesi.

Hristo Brızitsov, İstanbul'da Bulgarca bir gazete yayınlayan Dimitır Brızitsov'un oğlu olarak 1901'de Ortaköy'de doğdu. Çocukluğu ve ilk gençlik yılları Boğaz kıyısında ve Beyoğlu'ndaki Rumeli Han'ın üçüncü katında geçti. İmparatorluğun kaderini belirleyen ve dünya tarihine yön veren birçok hadiseye tanık oldu.

Brızitsov ailesi Balkan Savaşları'ndan sonra İstanbul'u terk ederek Sofya'ya yerleşti. Baba mesleğini seçerek gazetecilik yapan Hristo Brızitsov, canlı ve özgün, edebi unsurlar da içeren yazılarıyla Bulgar basınında kısa sürede ün kazandı.

Genç gazeteci, Türkiye'deki yeni cumhuriyet idaresinin uyguladığı reformlar Bulgaristan'da büyük ilgi çekince 1932'nin sonbaharında, önceki yıllarda çeşitli sebeplerle kısa süreliğine uğradığı ve çok iyi bildiği İstanbul'a geldi. İmparatorluğun son döneminde ayrıldığı şehre, 20 yıl sonra, cumhuriyet idaresinin ilk yıllarında dönüyor olması, ona dün ve bugün, eski ve yeni, geleneklere bağlılık ve modernlik arasında karşılaştırmalar yapma olanağını verirken işini de epeyce zorlaştırıyordu. Hangi İstanbul kendisine daha yakın ve sıcak? Çocukluğunun o renkli, kozmopolit, Doğu masallarından izler taşıyan, Levanten semtlerinde büyüdüğü İstanbul mu, yoksa şimdi gördüğü, başkentlik tahtından indirilmiş ve biraz da hırpalanmış modern ve milli İstanbul mu? İkisinden birini kesin olarak seçme gibi sevimsiz bir sorumluluktan özenle kaçınan yazar, bu ağır görev ve yargıyı okura yüklüyor. Kendi görevini de, her şeyi gördüğü ve hissettiği şekliyle aktarmakla, şehrin gizemli sarmalına dalmakla sınırlı tutuyor.

Gazeteci üslubunun akıcılığı ve vuruculuğuyla 24 mektup şeklinde kaleme alınan yazıları okurlarını 1930'ların İstanbul'una götürüyor. Bu mektuplar ilk kez haftalık Literaturen glas [Edebiyat Sedası] gazetesinde yayınlanmıştı, şimdi 85 yıl sonra ilk defa Türkçede bir araya getiriliyor.

Prof. Dr. Hüseyin Mevsim, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Bulgar Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı'nda öğretim üyesi.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat