Yunus güzel bir Türkçeyle yazmıştır ve hemen herkes sûreta bir bakışla ilâhîlerini anlayıvereceğini sanabilir. Ama perdenin gerisinden yansıttığı hakikatlerin künhüne vâkıf olabilmek o kadar kolay değildir. Yunus, dili özellikli kullanmıştır; Türkçeye âdeta ilâhî bir veçhe kazandırmıştır. Çoğu zaman en basit görünen ifadelerine dahi felsefî bir yoğunluk katmıştır. Bu yoğunluk, muazzam tasavvuf kültürünü Türkçeye ifadedeki başarısından kaynaklanır. Türkçeye geniş yorumlara açık bir muhteva yükleyebilmesi, şüphesiz bir ruh zenginliğinin de işaretidir. Bu zenginliği besleyen gür kaynak ise tasavvuftur.
Dolayısıyla Yunus Divanı'ndaki her şiir genişçe şerh edilebilir. Gerçi bu durum bütün sûfîlerin divanları için söz konusudur. Nitekim Niyâzî-i Mısrî'nin ve daha birkaç sûfînin divanları bütünüyle şerh edilmiştir.
İşitin Ey Yârenler, Yunus'un menkıbelerini anlatarak başlıyor. Fakat bununla yetinmeyerek "Menâkıpnâmedeki Hakîkat" bölümüyle bir menâkıpnâme çözümlemesi de ihtiva ediyor. Habibe Şimşek'in minyatürleriyle renklenen bu bölüm okuyucuyu şerh bölümüne âdeta hazırlıyor. Bölüm okunduktan sonra şerhlere geçildiğinde, Yunus'un dizelerinde dile gelen hakikatlere nüfuz edebilmek daha bir kolaylaşıyor.
Tatcı Hoca'nın yorumlarında kullandığı yöntem bir tür kendine özgü içedoğuş yöntemidir. Hoca, yorumlarını yer yer bir Yunus takipçisi olan Niyâzî-i Mısrî'nin dizeleriyle de besliyor.
Bu bizden önden gelenler ma'nayı pinhan dediler
Ben anadan doğmuş gibi geldim ki uryan eyleyem
diyen Yunus Emre, insanlık tarihinin en güzel değerlerinden biridir. Yunus Emre bizim yedi yüz yıldan beri gönlümüzün dili, dilimizin gönlü olmuş arş ve irfan kaynağımızdır. Yunus, din adına, aşk ve irfan adına, dil ve estetik adına bize çok şey öğretti.
Yunus güzel bir Türkçeyle yazmıştır ve hemen herkes sûreta bir bakışla ilâhîlerini anlayıvereceğini sanabilir. Ama perdenin gerisinden yansıttığı hakikatlerin künhüne vâkıf olabilmek o kadar kolay değildir. Yunus, dili özellikli kullanmıştır; Türkçeye âdeta ilâhî bir veçhe kazandırmıştır. Çoğu zaman en basit görünen ifadelerine dahi felsefî bir yoğunluk katmıştır. Bu yoğunluk, muazzam tasavvuf kültürünü Türkçeye ifadedeki başarısından kaynaklanır. Türkçeye geniş yorumlara açık bir muhteva yükleyebilmesi, şüphesiz bir ruh zenginliğinin de işaretidir. Bu zenginliği besleyen gür kaynak ise tasavvuftur.
Dolayısıyla Yunus Divanı'ndaki her şiir genişçe şerh edilebilir. Gerçi bu durum bütün sûfîlerin divanları için söz konusudur. Nitekim Niyâzî-i Mısrî'nin ve daha birkaç sûfînin divanları bütünüyle şerh edilmiştir.
İşitin Ey Yârenler, Yunus'un menkıbelerini anlatarak başlıyor. Fakat bununla yetinmeyerek "Menâkıpnâmedeki Hakîkat" bölümüyle bir menâkıpnâme çözümlemesi de ihtiva ediyor. Habibe Şimşek'in minyatürleriyle renklenen bu bölüm okuyucuyu şerh bölümüne âdeta hazırlıyor. Bölüm okunduktan sonra şerhlere geçildiğinde, Yunus'un dizelerinde dile gelen hakikatlere nüfuz edebilmek daha bir kolaylaşıyor.
Tatcı Hoca'nın yorumlarında kullandığı yöntem bir tür kendine özgü içedoğuş yöntemidir. Hoca, yorumlarını yer yer bir Yunus takipçisi olan Niyâzî-i Mısrî'nin dizeleriyle de besliyor.
Bu bizden önden gelenler ma'nayı pinhan dediler
Ben anadan doğmuş gibi geldim ki uryan eyleyem
diyen Yunus Emre, insanlık tarihinin en güzel değerlerinden biridir. Yunus Emre bizim yedi yüz yıldan beri gönlümüzün dili, dilimizin gönlü olmuş arş ve irfan kaynağımızdır. Yunus, din adına, aşk ve irfan adına, dil ve estetik adına bize çok şey öğretti.