Kitabın yazarı Tunç Lokum, kendi yaşam tecrübeleriyle birlikte, Ada'da nesiller boyu devreden güzellikleri, dostluğu, sevgiyi, neşeyi, köklerinden koparılmayı, acıyı ve hüznü “unutulmamaları” için adeta harmanlamış.
Bahriye Mektebi'nde birlikte okuyan Nazım Hikmet ile Necip Fazıl Kısakürek, tarih öğretmeni, şair Yahya Kemal, bisikleti ile Ada sokaklarında turlayan ve edebiyatımızın müstehcenlik suçlaması ile yargılanan ilk yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar, 12 yaşında Feride'yle ilk aşkı yaşayan Aziz Nesin, Suzan'a kavuşmak için yıllarca mücadele eden bestekar Yesari Asim Ersoy, Eşi Sadberk Hanım'dan “Sakın Geç Kalma Erken Gel” diye azar işiten Ahmet Rasim, 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Anouk isimli teknesiyle dünyayı dolaşan Ekrem İnözü'nün hikayeleri yalın bir dille anlatılıyor.
Paskalya Bayramı, Heybeliada Karnavalı, Eski Rum Fırınından çıkan rulo kekler, odun ateşinde saatler boyu ağır ağır pişen güveçler, midye salmalar, enginar dolmaları ve evde yapılmış vişne likörü, Arşimidis'in “Harikalar Dükkanı” okuru geçmişe, çocukluğuna götürüyor.
Ada'da yaşayan, yaşamayan herkesi kendine çeken, geçmişte yaşanmışlıklarımızı hatırlatan hoş buğu var kitapta...
“Rivayete göre, M.Ö. 2400'lü yıllarda Demonisos isimli bir Khalkedonlu (Kadıköy), bir denizcinin Marmara Denizi'ndeki adaların birinde, suların içinde yeşil yeşil taşlar gögrdüğünü anlatması üzerine, kiraladığı bir tekneyle denize açılmış. Rastgele dolaştıktan sonra bir adanın arka tarafındaki hilal şeklindeki bir koyda, denizcinin sözünü ettiği taşları bulmuş. Bu yeşil taşları yakından incelediğinde aslında, tuzlu suyla oksitlenmiş bakır filizleri olduğunu anlamış. Bakır, kalayla karıştırılmasında bronz alaşımı elde edildiği için oldukça kıymetliydi o çağlarda. Demonisos, koyun içindeki bakırı çıkarıp işlemeye karar verince Çam Limanı'nda ocaklar kurulmuş. Demonisos bakır ticareti sayesinde dönemin zenginleri arasında anılır olmuş. Hatta Sicilya'daki ünlü Apollon Heykeli'nin de Demonisos'un çıkardığı bakırla yapıldığı söylenir… Ada önce Demonisos'un Adası olarak anılmış, sonra çıkarılan bakır madeninden ilhamla Khalkos veya Chalki diye anılmış. Chalki zamanla Halki'ye evrilmiş. O Halki adasıdır bugünün Heybeliadası… Sonrası biraz bildiğimiz, biraz bilmediğimiz gibi.”
Tunç Lokum, İstanbul'un en karakteristik noktalarından birini, Heybeliada'yı tarihinden sosyal yaşantısına, insanlarından yetiştirdiği ünlülere kadar A'dan Z'ye hikâyesini anlatıyor. 6-7 Eylül olayları ve Varlık Vergisi'nin ada üzerindeki etkisine, Bahriye Mektebi ve Ruhban Okulu'nun adaya kazandırdığı statüye kadar her şeyi anlatıyor. ‘Heybeliada'ya Bir Bilet'i adaya giderken okumalı belki de.
TUNÇ LOKUM İstanbul'da 1966'da doğdu. kabataş Erkek Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olduktan sonra, serbest avukatlık ve marka patent danışmanlığı yapmaya başladı. Halen İstanbul, Şişli'de kendine ait hukuk bürosunda avukatlık yapan yazarın çocukluğu ve gençliği Heybeliada'da geçti.
“Heybeliada'ya Bir Bilet”; yaz aylarını ve hafta sonlarını Ada'da geçiren yazarın ilk kitabı olup özü itibarıyla Heybeliada'nın tarihini, coğrafyasını, kurumlarını, sembol hale gelmiş yapılarını ve hepsinden önemlisi Heybeliada'da yaşamış insanların hikâyelerini anlatan bir semt monografisidir.
Kitabın yazarı Tunç Lokum, kendi yaşam tecrübeleriyle birlikte, Ada'da nesiller boyu devreden güzellikleri, dostluğu, sevgiyi, neşeyi, köklerinden koparılmayı, acıyı ve hüznü “unutulmamaları” için adeta harmanlamış.
Bahriye Mektebi'nde birlikte okuyan Nazım Hikmet ile Necip Fazıl Kısakürek, tarih öğretmeni, şair Yahya Kemal, bisikleti ile Ada sokaklarında turlayan ve edebiyatımızın müstehcenlik suçlaması ile yargılanan ilk yazarı Hüseyin Rahmi Gürpınar, 12 yaşında Feride'yle ilk aşkı yaşayan Aziz Nesin, Suzan'a kavuşmak için yıllarca mücadele eden bestekar Yesari Asim Ersoy, Eşi Sadberk Hanım'dan “Sakın Geç Kalma Erken Gel” diye azar işiten Ahmet Rasim, 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Anouk isimli teknesiyle dünyayı dolaşan Ekrem İnözü'nün hikayeleri yalın bir dille anlatılıyor.
Paskalya Bayramı, Heybeliada Karnavalı, Eski Rum Fırınından çıkan rulo kekler, odun ateşinde saatler boyu ağır ağır pişen güveçler, midye salmalar, enginar dolmaları ve evde yapılmış vişne likörü, Arşimidis'in “Harikalar Dükkanı” okuru geçmişe, çocukluğuna götürüyor.
Ada'da yaşayan, yaşamayan herkesi kendine çeken, geçmişte yaşanmışlıklarımızı hatırlatan hoş buğu var kitapta...
“Rivayete göre, M.Ö. 2400'lü yıllarda Demonisos isimli bir Khalkedonlu (Kadıköy), bir denizcinin Marmara Denizi'ndeki adaların birinde, suların içinde yeşil yeşil taşlar gögrdüğünü anlatması üzerine, kiraladığı bir tekneyle denize açılmış. Rastgele dolaştıktan sonra bir adanın arka tarafındaki hilal şeklindeki bir koyda, denizcinin sözünü ettiği taşları bulmuş. Bu yeşil taşları yakından incelediğinde aslında, tuzlu suyla oksitlenmiş bakır filizleri olduğunu anlamış. Bakır, kalayla karıştırılmasında bronz alaşımı elde edildiği için oldukça kıymetliydi o çağlarda. Demonisos, koyun içindeki bakırı çıkarıp işlemeye karar verince Çam Limanı'nda ocaklar kurulmuş. Demonisos bakır ticareti sayesinde dönemin zenginleri arasında anılır olmuş. Hatta Sicilya'daki ünlü Apollon Heykeli'nin de Demonisos'un çıkardığı bakırla yapıldığı söylenir… Ada önce Demonisos'un Adası olarak anılmış, sonra çıkarılan bakır madeninden ilhamla Khalkos veya Chalki diye anılmış. Chalki zamanla Halki'ye evrilmiş. O Halki adasıdır bugünün Heybeliadası… Sonrası biraz bildiğimiz, biraz bilmediğimiz gibi.”
Tunç Lokum, İstanbul'un en karakteristik noktalarından birini, Heybeliada'yı tarihinden sosyal yaşantısına, insanlarından yetiştirdiği ünlülere kadar A'dan Z'ye hikâyesini anlatıyor. 6-7 Eylül olayları ve Varlık Vergisi'nin ada üzerindeki etkisine, Bahriye Mektebi ve Ruhban Okulu'nun adaya kazandırdığı statüye kadar her şeyi anlatıyor. ‘Heybeliada'ya Bir Bilet'i adaya giderken okumalı belki de.
TUNÇ LOKUM İstanbul'da 1966'da doğdu. kabataş Erkek Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden mezun olduktan sonra, serbest avukatlık ve marka patent danışmanlığı yapmaya başladı. Halen İstanbul, Şişli'de kendine ait hukuk bürosunda avukatlık yapan yazarın çocukluğu ve gençliği Heybeliada'da geçti.
“Heybeliada'ya Bir Bilet”; yaz aylarını ve hafta sonlarını Ada'da geçiren yazarın ilk kitabı olup özü itibarıyla Heybeliada'nın tarihini, coğrafyasını, kurumlarını, sembol hale gelmiş yapılarını ve hepsinden önemlisi Heybeliada'da yaşamış insanların hikâyelerini anlatan bir semt monografisidir.