#smrgSAHAF Hata Neredeydi: 300 Yıldır Sorulan Soru -

Dizi Adı:
Bilimsel Kitaplar
ISBN-10:
975329476X
Stok Kodu:
1199136678
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
235 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
4
Basım Tarihi:
2012
Çeviren:
Serpil Bilbaşar, Harun Özgür Turgan
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199136678
522592
Hata Neredeydi: 300 Yıldır Sorulan Soru -
Hata Neredeydi: 300 Yıldır Sorulan Soru - #smrgSAHAF
0.00
Bir toplumda işler artık ne inkâr ne de örtbas edilebilecek derecede kötüye gitmeye başladı mı, sorulabilecek çeşitli sorular vardır. Bu sorulardan dün kıta Avrupa'sında bugün Ortadoğu'da sıklıkla sorulan bir tanesi şudur: "Bunu bize kim yaptı?" Böyle deyimlenmiş bir sorunun beklediği cevap genellikle suçun iç ve dış günah keçilerine yüklenmesidir: Yurtdışında yabancılar ya da yurt içinde azınlıklar. Tarihlerinin başlıca kriziyle karşılaşan Osmanlılar'sa farklı bir soru sordular: "Nerede hata yaptık?" (...) Batı'da para piyasada kazanılır ve iktidarı satın almak ya da etkilemek için kullanılırken, Doğu'da iktidar ele geçirilir ve para kazanmak için kullanılır. (...) 19. ve 20. yüzyılda Arap dünyasının büyük bir bölümündeki Fransız ve İngiliz egemenliği dönemi, yeni ve daha makul bir günah keçisi yarattı: Batı Emperyalizmi. (...) Suçu Amerika'ya devretmek epeyce destek görmüşse de, benzer nedenlerle inandırıcılıktan uzak kalıyor. Anglo-Fransız yönetimi ve Amerikan nüfuzu, Moğol akınları gibi, Ortadoğu devlet ve toplumlarının iç zayıflıklarının nedeni değil sonucuydu. (...) Bu hedeflerden biri din, kimilerine göre özellikle İslamiyet'tir. Ama başlı başına İslamiyet'i suçlamak genellikle tehlikelidir ve bu suçlamaya pek de girişilmez. O kadar inandırıcı da değildir. Ortaçağ'ın büyük bölümünde uygarlık ve gelişmelerin ana merkezi olan, ne Doğu'nun eski kültürleri ne de Batı'nın yeni kültürleriydi, ikisinin ortasındaki İslam dünyasıydı. Eski bilimler orada yeniden canlandırılıp geliştirilmiş, yeni bilimler orada kurulmuştu. Yeni sanayiler orada doğmuş, imalat ve ticaret daha önce görülmemiş bir düzeyde orada yayılmıştı. Devletlerin ve toplumların, zulme uğrayan Yahudiler'i, hatta aykırı Hıristiyanlar'ı, Hıristiyan dünyasından kaçıp İslam dünyasına sığınmaya yöneltecek bir düşünce ve ifade özgürlüğü düzeyine ulaştığı yer gene orasıydı. (...) Bugünlerde İslamcı ya da köktendinci olarak bilinenlere göre çağdaş İslam ülkelerinin başarısızlıkları ve eksiklikleri yabancı düşünce ve uygulamaları benimsemiş olmaları yüzünden başlarına gelmiştir. (...) Günümüzde Müslümanlar'ın ezici çoğunluğu, sorunlarına hiçbir çözüm bulamayan bağımsız devletlerde yaşamakta. Bu rejimler de hayatta kalmak dışında her sınavda başarısız olmuş, vaad edilen nimetlerden hiçbirini de getirmemişlerdir. Bir farklılık varsa, o da altyapıların başkalarınınkinden çok daha eskimiş, silahlı kuvvetlerinin öncelikle terör ve baskı uygulamak üzere tasarlanmış olmasıdır. (...) Günümüzde soruya verilen iki cevap bölgede yaygın destek buluyor. Her birinin yanlışın nerede yattığı konusunda kendi tanısı ve ona uygun düşen sağaltım reçetesi var. Bir tanesi, bütün kötülükleri İslam'ın kutsal mirasının terk edilmesine bağlayarak gerçek ya da hayal edilen geçmişe dönmeyi savunuyor. İran Devrimi'nin ya da öteki İslam ülkelerindeki köktenci denen hareket ve rejimlerinin yoludur bu. Öteki yol ise en iyi Kemal Atatürk tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nde ete kemiğe büründürülen laik demokrasidir. (...) "Bunu bize kim yaptı?" sorusu yalnızca nevrozlu düşlemlere ve komplo kuramlarına vardırmıştır. Öteki soru, "Biz nerede hata yaptık?" sorusuyla doğal olarak ikinci bir soruya da yol açmıştır: "Nasıl düzeltebeliriz?" Geleceğe dönük en güzel umutlar bu soruda ve bulunan çeşitli yanıtlarda yatıyor.
Bir toplumda işler artık ne inkâr ne de örtbas edilebilecek derecede kötüye gitmeye başladı mı, sorulabilecek çeşitli sorular vardır. Bu sorulardan dün kıta Avrupa'sında bugün Ortadoğu'da sıklıkla sorulan bir tanesi şudur: "Bunu bize kim yaptı?" Böyle deyimlenmiş bir sorunun beklediği cevap genellikle suçun iç ve dış günah keçilerine yüklenmesidir: Yurtdışında yabancılar ya da yurt içinde azınlıklar. Tarihlerinin başlıca kriziyle karşılaşan Osmanlılar'sa farklı bir soru sordular: "Nerede hata yaptık?" (...) Batı'da para piyasada kazanılır ve iktidarı satın almak ya da etkilemek için kullanılırken, Doğu'da iktidar ele geçirilir ve para kazanmak için kullanılır. (...) 19. ve 20. yüzyılda Arap dünyasının büyük bir bölümündeki Fransız ve İngiliz egemenliği dönemi, yeni ve daha makul bir günah keçisi yarattı: Batı Emperyalizmi. (...) Suçu Amerika'ya devretmek epeyce destek görmüşse de, benzer nedenlerle inandırıcılıktan uzak kalıyor. Anglo-Fransız yönetimi ve Amerikan nüfuzu, Moğol akınları gibi, Ortadoğu devlet ve toplumlarının iç zayıflıklarının nedeni değil sonucuydu. (...) Bu hedeflerden biri din, kimilerine göre özellikle İslamiyet'tir. Ama başlı başına İslamiyet'i suçlamak genellikle tehlikelidir ve bu suçlamaya pek de girişilmez. O kadar inandırıcı da değildir. Ortaçağ'ın büyük bölümünde uygarlık ve gelişmelerin ana merkezi olan, ne Doğu'nun eski kültürleri ne de Batı'nın yeni kültürleriydi, ikisinin ortasındaki İslam dünyasıydı. Eski bilimler orada yeniden canlandırılıp geliştirilmiş, yeni bilimler orada kurulmuştu. Yeni sanayiler orada doğmuş, imalat ve ticaret daha önce görülmemiş bir düzeyde orada yayılmıştı. Devletlerin ve toplumların, zulme uğrayan Yahudiler'i, hatta aykırı Hıristiyanlar'ı, Hıristiyan dünyasından kaçıp İslam dünyasına sığınmaya yöneltecek bir düşünce ve ifade özgürlüğü düzeyine ulaştığı yer gene orasıydı. (...) Bugünlerde İslamcı ya da köktendinci olarak bilinenlere göre çağdaş İslam ülkelerinin başarısızlıkları ve eksiklikleri yabancı düşünce ve uygulamaları benimsemiş olmaları yüzünden başlarına gelmiştir. (...) Günümüzde Müslümanlar'ın ezici çoğunluğu, sorunlarına hiçbir çözüm bulamayan bağımsız devletlerde yaşamakta. Bu rejimler de hayatta kalmak dışında her sınavda başarısız olmuş, vaad edilen nimetlerden hiçbirini de getirmemişlerdir. Bir farklılık varsa, o da altyapıların başkalarınınkinden çok daha eskimiş, silahlı kuvvetlerinin öncelikle terör ve baskı uygulamak üzere tasarlanmış olmasıdır. (...) Günümüzde soruya verilen iki cevap bölgede yaygın destek buluyor. Her birinin yanlışın nerede yattığı konusunda kendi tanısı ve ona uygun düşen sağaltım reçetesi var. Bir tanesi, bütün kötülükleri İslam'ın kutsal mirasının terk edilmesine bağlayarak gerçek ya da hayal edilen geçmişe dönmeyi savunuyor. İran Devrimi'nin ya da öteki İslam ülkelerindeki köktenci denen hareket ve rejimlerinin yoludur bu. Öteki yol ise en iyi Kemal Atatürk tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nde ete kemiğe büründürülen laik demokrasidir. (...) "Bunu bize kim yaptı?" sorusu yalnızca nevrozlu düşlemlere ve komplo kuramlarına vardırmıştır. Öteki soru, "Biz nerede hata yaptık?" sorusuyla doğal olarak ikinci bir soruya da yol açmıştır: "Nasıl düzeltebeliriz?" Geleceğe dönük en güzel umutlar bu soruda ve bulunan çeşitli yanıtlarda yatıyor.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat