#smrgSAHAF Halûk'a Mektuplar -

Hazırlayan:
Halûk Aker
Stok Kodu:
1199089753
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
286 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2007
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199089753
475600
Halûk'a Mektuplar -
Halûk'a Mektuplar - #smrgSAHAF
0.00
Mektuplar, elbet bir yazı adamının yayımlasın diye yazdığı şeyler değil. Hele seninkiler, bana yazdıkların. Bunları okuyan senin özel okuyucuların da hemen görecekler bunu. Soru şu: özel şeyler yayımlanmalı mı? Bo soruyu çok kurculadığımı biliyorum.

Bir yazarın okuru karşısına çıkmağa karar verdiği metinlerin dışında kalanlar, o yazarın daha iyi anlaşılamısına, yazarlığı dışında “insan” olarak özellikleriin bilinmesine yardımcı olabilir diye düşünüyorum. Hele senin gibi çok seçici bir yazarın. Bunun dışında kalan bir şey daha var, senin elinden çıkan her şeyi bilmek isteyen tiryakilerin. Onların hiç mi hakkı yok? (Kitabın İçinden) Halukçuğum, Yola çıktım, yağmur başladı. Ankara'ya varır varmaz da en bayıldığım işlerden birini yaptım, otobüsün beni indirdiği yerden eve yürüdüm, yalnız bunu da yağmur altında yaptım. İşin o yanı beni gerçekten mutlu kıldı diyemem ama dört günün verdiği güç değil bir, birkaç yağmura da yeterdi. Ankara, 10.06.64 Selamına karşılık anam da selamını, sevgisini iletmemi ister. İletiyorum. Ayrıca annenle babana teşekkürlerimi, selamlarımı iletmeni rica edeceğim. Necla1 edebiyattan kaç aldı? İş güç epey yığılmış bu dört gün içinde. Onları yetiştirmek, ayrıca aylardan beri yapamadıklarımı, bitiremediklerimi bitirmek gerek. Kafam bozuluyor, o ezbere bildiğin kağıt, kitap yığınlarını karşımda gördükçe. Ama daha ilginci var: Öğrencilerimden biri (Amerikalı bir profesör) öğrencileriyle birlikte Muş'ta birtakım toplumbilim incelemeleri yapmak üzere yakında yola çıkacak. Bir tercümana ihtiyacı var. O tercüman ben olabilirim. Bu iş olursa, bir hafta, bilemedin on gün sonra, Muş'a hareket etmem gerekecek. Bu durumda, herkesin deniz kıyısında geçirmeğe çalıştığı ayları Doğunun en sıcak yerlerinden birinde geçireceğim. Ama nasıl sevindim bu işten söz açılınca, anlatamam. Hemen "gelirim" diye laflar ettim. Düşün, hem bilmediğim bir yeri görmek, hem içli dışlı olurcasına birtakım insanlarla konuşarak onları tanımak, hem de para harcayarak yolculuk edecek yerde iş yaparak para kazanmak... Ağustosta artık bir parça İstanbul görürüm herhalde. Gerçi Fransa'dan, Belçika'dan gelecek arkadaşlarımı bekleyeceğim ama olsun. Bu arada derslerin aksaması biraz üzücü, yeter ki dönüşümde onları yeniden alabileyim. Muş'ta gündüzün işi bittikten sonra herhalde birkaç saat kendi mektuplarımla, en önemlisi, kendi yazılarımla uğraşabileceğim. Hem de saltık olarak. Muş'ta değil kurtlarım, cinlerim depreşse, keçilerin tümü kaçsa bile bir bok yiyemem, bir yerlere çıkamam. Ancak sevdiklerimi düşünebilirim. Bu durumda çalışılmaz da ne yapılır? Hele hele. Olsun da... Yarın akşam cevabını alacağım sanırım. Bu durumda, senden buraya mektup beklerim ama benim bundan sonraki mektubum Muş damgası taşıyabilir. ............... Ben de senin dönüşüne dek çok çalışmak zorundayım. Çok da yolculuk edip denizlere girmek zorundayım. Denize doymadan kışa girince zaten boktan olan sinirlerim büsbütün azar. Ama perakende, ıvır zıvır işler dışında yaz sonuna dek "Tepe"yi de bitirmeli, Peter Pan'ın çevirisini de. Ondan sonra da öbür kitapların "çalışılmasına" başlamalı. Uzun uzun söylendim. Kusura bakma. Bütün bu sözler, yarı uzanmış, yarı kaykılmış durumda yaptığımız gevezeliklerin bir devamı gerçekte. Sana sevgimi kısaca da söyleyebilirim. Gözlerinden öperim. Yanaklarından. Mektubunu bekleyeceğim. Bilge (Tanıtım Yazısından)

Mektuplar, elbet bir yazı adamının yayımlasın diye yazdığı şeyler değil. Hele seninkiler, bana yazdıkların. Bunları okuyan senin özel okuyucuların da hemen görecekler bunu. Soru şu: özel şeyler yayımlanmalı mı? Bo soruyu çok kurculadığımı biliyorum.

Bir yazarın okuru karşısına çıkmağa karar verdiği metinlerin dışında kalanlar, o yazarın daha iyi anlaşılamısına, yazarlığı dışında “insan” olarak özellikleriin bilinmesine yardımcı olabilir diye düşünüyorum. Hele senin gibi çok seçici bir yazarın. Bunun dışında kalan bir şey daha var, senin elinden çıkan her şeyi bilmek isteyen tiryakilerin. Onların hiç mi hakkı yok? (Kitabın İçinden) Halukçuğum, Yola çıktım, yağmur başladı. Ankara'ya varır varmaz da en bayıldığım işlerden birini yaptım, otobüsün beni indirdiği yerden eve yürüdüm, yalnız bunu da yağmur altında yaptım. İşin o yanı beni gerçekten mutlu kıldı diyemem ama dört günün verdiği güç değil bir, birkaç yağmura da yeterdi. Ankara, 10.06.64 Selamına karşılık anam da selamını, sevgisini iletmemi ister. İletiyorum. Ayrıca annenle babana teşekkürlerimi, selamlarımı iletmeni rica edeceğim. Necla1 edebiyattan kaç aldı? İş güç epey yığılmış bu dört gün içinde. Onları yetiştirmek, ayrıca aylardan beri yapamadıklarımı, bitiremediklerimi bitirmek gerek. Kafam bozuluyor, o ezbere bildiğin kağıt, kitap yığınlarını karşımda gördükçe. Ama daha ilginci var: Öğrencilerimden biri (Amerikalı bir profesör) öğrencileriyle birlikte Muş'ta birtakım toplumbilim incelemeleri yapmak üzere yakında yola çıkacak. Bir tercümana ihtiyacı var. O tercüman ben olabilirim. Bu iş olursa, bir hafta, bilemedin on gün sonra, Muş'a hareket etmem gerekecek. Bu durumda, herkesin deniz kıyısında geçirmeğe çalıştığı ayları Doğunun en sıcak yerlerinden birinde geçireceğim. Ama nasıl sevindim bu işten söz açılınca, anlatamam. Hemen "gelirim" diye laflar ettim. Düşün, hem bilmediğim bir yeri görmek, hem içli dışlı olurcasına birtakım insanlarla konuşarak onları tanımak, hem de para harcayarak yolculuk edecek yerde iş yaparak para kazanmak... Ağustosta artık bir parça İstanbul görürüm herhalde. Gerçi Fransa'dan, Belçika'dan gelecek arkadaşlarımı bekleyeceğim ama olsun. Bu arada derslerin aksaması biraz üzücü, yeter ki dönüşümde onları yeniden alabileyim. Muş'ta gündüzün işi bittikten sonra herhalde birkaç saat kendi mektuplarımla, en önemlisi, kendi yazılarımla uğraşabileceğim. Hem de saltık olarak. Muş'ta değil kurtlarım, cinlerim depreşse, keçilerin tümü kaçsa bile bir bok yiyemem, bir yerlere çıkamam. Ancak sevdiklerimi düşünebilirim. Bu durumda çalışılmaz da ne yapılır? Hele hele. Olsun da... Yarın akşam cevabını alacağım sanırım. Bu durumda, senden buraya mektup beklerim ama benim bundan sonraki mektubum Muş damgası taşıyabilir. ............... Ben de senin dönüşüne dek çok çalışmak zorundayım. Çok da yolculuk edip denizlere girmek zorundayım. Denize doymadan kışa girince zaten boktan olan sinirlerim büsbütün azar. Ama perakende, ıvır zıvır işler dışında yaz sonuna dek "Tepe"yi de bitirmeli, Peter Pan'ın çevirisini de. Ondan sonra da öbür kitapların "çalışılmasına" başlamalı. Uzun uzun söylendim. Kusura bakma. Bütün bu sözler, yarı uzanmış, yarı kaykılmış durumda yaptığımız gevezeliklerin bir devamı gerçekte. Sana sevgimi kısaca da söyleyebilirim. Gözlerinden öperim. Yanaklarından. Mektubunu bekleyeceğim. Bilge (Tanıtım Yazısından)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat