Kenan Biberci, Dullar ve Reçeller'de, "çileklerin tadının olduğu" günlerden "yaşanacak zamanların çalındığı" günlere bir çırpıda geçerken aynı hızla görünmezleşiveren insanların, mekânların ve eşyanın hikâyesini anlatıyor.
Biberci, ev içlerinden, mutfaklardan çıkarttığı, oturma odalarındaki keçi ayaklı maun koltuklardan kaldırdığı okuru kasaba meydanlarına, büyük şehirlerin çöplüklerine, gecekondulara, tersanelere götürüyor.
Yalınlığın ışığını kumaş ve toz kokan pasajlara, sokak tezgâhlarına, dersliklere, vergi dairelerine, postanelere düşüren hikâyeler. (Tanıtım yazısından)
Kenan Biberci, Dullar ve Reçeller'de, "çileklerin tadının olduğu" günlerden "yaşanacak zamanların çalındığı" günlere bir çırpıda geçerken aynı hızla görünmezleşiveren insanların, mekânların ve eşyanın hikâyesini anlatıyor.
Biberci, ev içlerinden, mutfaklardan çıkarttığı, oturma odalarındaki keçi ayaklı maun koltuklardan kaldırdığı okuru kasaba meydanlarına, büyük şehirlerin çöplüklerine, gecekondulara, tersanelere götürüyor.
Yalınlığın ışığını kumaş ve toz kokan pasajlara, sokak tezgâhlarına, dersliklere, vergi dairelerine, postanelere düşüren hikâyeler. (Tanıtım yazısından)