#smrgDERGİ Doğu Batı: Üç Aylık Düşünce Dergisi Dosya: Kişinin Kendisiyle Savaşı - Sayı: 48 Yıl: 11 Şubat, Mart, Nisan

Kondisyon:
Çok İyi
Basıldığı Matbaa:
Cantekin Matbaacılık
Hazırlayan:
Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni: Taşkın Takış
Stok Kodu:
1199110557
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
239 s.
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2009
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
indirimli
168,75
Taksitli fiyat: 9 x 20,63
Stoktan teslim
1199110557
496296
Doğu Batı: Üç Aylık Düşünce Dergisi Dosya: Kişinin Kendisiyle Savaşı - Sayı: 48    Yıl: 11  Şubat, Mart, Nisan
Doğu Batı: Üç Aylık Düşünce Dergisi Dosya: Kişinin Kendisiyle Savaşı - Sayı: 48 Yıl: 11 Şubat, Mart, Nisan #smrgDERGİ
168.75
Keşişler diyor Kierkegaard, "dünyanın tarihini anlatmayı hiçbir zaman bitiremediler, çünkü hep dünyanın yaratılmasıyla işe başladılar"… Kişi kendi doğası ile sahici bir ilişkiye girdiği andan itibaren, yakın-dan tanımaya çalıştığı varlığının, esasen tahmin edilenden daha uzakta ve derinlerde, tıpkı dünyanın başlangıcında olduğu gibi sabit bir nokta üze-rine kurulu, hiç kımıldamayan ve sonu gelmeyecek meseleler üzerinde adeta bir savaşın ortasında yer aldığını görecektir. Böyle gerilimli bir 'savaş'ın öznesi olmak, daha en baştan varoluşun binbir türlü zahmetine işaret eder. Keşişler, aşağı yukarı kendilerine özgü akıl yürütme içinde hep şöyle bir şeyden söz etmişlerdir: Uçuruma sürüklenmek diye bir şey yoktur. Zaten insan hep uçurumun kıyısında yaşar. Yalnızca küçük bir azınlık, nasıl bir uçurumda olduğunun ayırdındadır. Ama çoğu kişi bu kaygan zemini görmez bile… onlar bu uçurumu dünya olarak adlandırırlar.

Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, yaşamın en temel meselelerini tekrar ve tekrar açığa sermek gerekir. Bundan kaçınabilmek imkânsızdır. Her şeyin aşılmış göründüğü yerlerde bile bazen bir adım ilerlenmediği sık sık fark edilir. İnsan, özgür olduğunu iddia etse bile, ruhun küçük des-potlarına, şüphe ve kaygı uyandıran ruhun karamazoflarına karşı bütü-nüyle bir zafer kazandığını kim iddia edebilir? Biteviye mutluluğun pe-şinde koşma, kendinden memnuniyetsizlik, nefret, (boş) gurur, hiç olma-yacak hayallere kapılma ve melankoli… insan yapısına dair birkaç ölüm-cül betimlemedir. Bu durumda, ayakta kalma adına telkin edilen her u-mut, gizli bir umutsuzluktan doğmuştur. Benlikte yuvalanan yıkıcı eği-limler, geleceğin vaat ettiği tüm barışçıl sahneleri ve 'huzur dolu' saatleri gölgelemiştir. Sıkıntı, bir zaman artığıdır, asla zamanın dolu dolu yaşan-mışlığı yerine geçmez. Her safhada, iyilik ve kötülük rekabeti başlar ki, bu karşıtlık yaşamın her basit ânını altüst etmeye yetecek güce veya güç-süzlüğe sahiptir. Bu ezeli ve ebedi gerilim, biz farkında olmasak da ya-şamın en küçük davranışlarını yöneten bir iradeye sahiptir. Bize ait olan ama pek de farkında olmadığımız bir iyilik ve kötülük aura'sında yaşarız hep. İçimizden geçen herhangi bir iyi şey varsa bu mutlaka genel bir iyi-nin parçasıdır, eğer acıyı gereğinden fazla duyumsuyorsak işte orada biraz daha durup düşünmek gerekir. Kişi kendisini aramaya koyulduğundan beri, Tanrı ile arasında sayısız gidiş ve gelişler yaşanmıştır. Gündelik hayatı ziyaret eden Tanrı kesin-likle tek bir Tanrı olmamıştır… Hangi duygular kişiyi pençesi altına al-mışsa, o ölçüde Tanrı'nın ve hattâ Tanrısızlığın anlamları değişmiştir. Karşılaşılan, sarsıcı, başdöndürücü bir metafizikler çokluğudur… Sanat, yanılsamalar oyunuyla bu gerilimi aşmayı denemiştir. Sanat aracılığıyla bize öğütlenen en basit kural, gerçek olarak adlandırılan şeyi hayalin bir parçası olarak görmek ve gerçekliğin acısını biraz daha unutabilmektir. Böylelikle gözümüzün önünden akıp giden sayısız güzellik, doğanın güçlü ve canlı bir resmi olarak sunmuştur kendisini. Tanımadığımız bir insan yüzü, bir daha geri gelmemek üzere gözümüzün önünden kayıp gitmektedir. Görüntüler hızla yer değiştirmekte, isimler belli bir sonsuz-luk türü altında geçici varlıklarını duyurabilmektedirler. Bir daha karşı-laşmamak üzere bakışların birbirine değdiği anda, hiçbir "öz" veya "ha-kikat" ilkesi, biçimlerin bu tutsak edici egemenliğinden kurtulamamakta-dır.

Dünya tarihinin düz bir anlatımı, nihayetinde sözü kuru bir gelişmeler yığınına bağlayacaktır. Oysa bu ilerleme, durduk yere olmamış, kişinin kendisini aşma çabasından doğmuştur. Kişi zayıf ve karanlık taraflarını, uygarlığın düzenli ve sert disipliniyle örtmüştür. Uygarlığın, akılcı, ber-rak ve aydınlık çizgileri yüzeye yansırken, insan, en derin şüpheleri bir helezon şeklinde kendi içine yuvarlamış, bilinçaltına sürüklemiştir.

Kişinin kendisiyle savaşı, elbette kişinin başlı başına kendisini inşa etme projesidir (Ecce homo). Bu proje, modern çağın, pratik yarar güden, kısa vadeli "kendin ol" seslenişine uymamaktadır. "Kişisel gelişim" türünden gündelik, yüzeysel bir mantık ise asla kabul edilemez… Bu mücadele, düşünce tarihlerinde olduğu gibi, sürekli geriye doğru beslenen, karmaşık yollardan geçmektedir. Özgül bir deneyimi, yaratıcı ve benzersiz bir ara-yışı zorunlu kılar. Dünyaya gelmiş olmanın verebileceği bir hayret ve şaşkınlık içerisinde, insanın kendisini hep aşması gerektiği varoluşun en anlamlı sorusu olarak, kişinin kendisiyle savaşını gündeme getirir.

Taşkın Takış

Keşişler diyor Kierkegaard, "dünyanın tarihini anlatmayı hiçbir zaman bitiremediler, çünkü hep dünyanın yaratılmasıyla işe başladılar"… Kişi kendi doğası ile sahici bir ilişkiye girdiği andan itibaren, yakın-dan tanımaya çalıştığı varlığının, esasen tahmin edilenden daha uzakta ve derinlerde, tıpkı dünyanın başlangıcında olduğu gibi sabit bir nokta üze-rine kurulu, hiç kımıldamayan ve sonu gelmeyecek meseleler üzerinde adeta bir savaşın ortasında yer aldığını görecektir. Böyle gerilimli bir 'savaş'ın öznesi olmak, daha en baştan varoluşun binbir türlü zahmetine işaret eder. Keşişler, aşağı yukarı kendilerine özgü akıl yürütme içinde hep şöyle bir şeyden söz etmişlerdir: Uçuruma sürüklenmek diye bir şey yoktur. Zaten insan hep uçurumun kıyısında yaşar. Yalnızca küçük bir azınlık, nasıl bir uçurumda olduğunun ayırdındadır. Ama çoğu kişi bu kaygan zemini görmez bile… onlar bu uçurumu dünya olarak adlandırırlar.

Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, yaşamın en temel meselelerini tekrar ve tekrar açığa sermek gerekir. Bundan kaçınabilmek imkânsızdır. Her şeyin aşılmış göründüğü yerlerde bile bazen bir adım ilerlenmediği sık sık fark edilir. İnsan, özgür olduğunu iddia etse bile, ruhun küçük des-potlarına, şüphe ve kaygı uyandıran ruhun karamazoflarına karşı bütü-nüyle bir zafer kazandığını kim iddia edebilir? Biteviye mutluluğun pe-şinde koşma, kendinden memnuniyetsizlik, nefret, (boş) gurur, hiç olma-yacak hayallere kapılma ve melankoli… insan yapısına dair birkaç ölüm-cül betimlemedir. Bu durumda, ayakta kalma adına telkin edilen her u-mut, gizli bir umutsuzluktan doğmuştur. Benlikte yuvalanan yıkıcı eği-limler, geleceğin vaat ettiği tüm barışçıl sahneleri ve 'huzur dolu' saatleri gölgelemiştir. Sıkıntı, bir zaman artığıdır, asla zamanın dolu dolu yaşan-mışlığı yerine geçmez. Her safhada, iyilik ve kötülük rekabeti başlar ki, bu karşıtlık yaşamın her basit ânını altüst etmeye yetecek güce veya güç-süzlüğe sahiptir. Bu ezeli ve ebedi gerilim, biz farkında olmasak da ya-şamın en küçük davranışlarını yöneten bir iradeye sahiptir. Bize ait olan ama pek de farkında olmadığımız bir iyilik ve kötülük aura'sında yaşarız hep. İçimizden geçen herhangi bir iyi şey varsa bu mutlaka genel bir iyi-nin parçasıdır, eğer acıyı gereğinden fazla duyumsuyorsak işte orada biraz daha durup düşünmek gerekir. Kişi kendisini aramaya koyulduğundan beri, Tanrı ile arasında sayısız gidiş ve gelişler yaşanmıştır. Gündelik hayatı ziyaret eden Tanrı kesin-likle tek bir Tanrı olmamıştır… Hangi duygular kişiyi pençesi altına al-mışsa, o ölçüde Tanrı'nın ve hattâ Tanrısızlığın anlamları değişmiştir. Karşılaşılan, sarsıcı, başdöndürücü bir metafizikler çokluğudur… Sanat, yanılsamalar oyunuyla bu gerilimi aşmayı denemiştir. Sanat aracılığıyla bize öğütlenen en basit kural, gerçek olarak adlandırılan şeyi hayalin bir parçası olarak görmek ve gerçekliğin acısını biraz daha unutabilmektir. Böylelikle gözümüzün önünden akıp giden sayısız güzellik, doğanın güçlü ve canlı bir resmi olarak sunmuştur kendisini. Tanımadığımız bir insan yüzü, bir daha geri gelmemek üzere gözümüzün önünden kayıp gitmektedir. Görüntüler hızla yer değiştirmekte, isimler belli bir sonsuz-luk türü altında geçici varlıklarını duyurabilmektedirler. Bir daha karşı-laşmamak üzere bakışların birbirine değdiği anda, hiçbir "öz" veya "ha-kikat" ilkesi, biçimlerin bu tutsak edici egemenliğinden kurtulamamakta-dır.

Dünya tarihinin düz bir anlatımı, nihayetinde sözü kuru bir gelişmeler yığınına bağlayacaktır. Oysa bu ilerleme, durduk yere olmamış, kişinin kendisini aşma çabasından doğmuştur. Kişi zayıf ve karanlık taraflarını, uygarlığın düzenli ve sert disipliniyle örtmüştür. Uygarlığın, akılcı, ber-rak ve aydınlık çizgileri yüzeye yansırken, insan, en derin şüpheleri bir helezon şeklinde kendi içine yuvarlamış, bilinçaltına sürüklemiştir.

Kişinin kendisiyle savaşı, elbette kişinin başlı başına kendisini inşa etme projesidir (Ecce homo). Bu proje, modern çağın, pratik yarar güden, kısa vadeli "kendin ol" seslenişine uymamaktadır. "Kişisel gelişim" türünden gündelik, yüzeysel bir mantık ise asla kabul edilemez… Bu mücadele, düşünce tarihlerinde olduğu gibi, sürekli geriye doğru beslenen, karmaşık yollardan geçmektedir. Özgül bir deneyimi, yaratıcı ve benzersiz bir ara-yışı zorunlu kılar. Dünyaya gelmiş olmanın verebileceği bir hayret ve şaşkınlık içerisinde, insanın kendisini hep aşması gerektiği varoluşun en anlamlı sorusu olarak, kişinin kendisiyle savaşını gündeme getirir.

Taşkın Takış

Axess Kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 168,75    168,75   
2 87,75    175,50   
3 59,63    178,88   
6 30,38    182,25   
9 20,63    185,63   
QNB Finansbank Kartları
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 168,75    168,75   
2 87,75    175,50   
3 59,63    178,88   
6 30,38    182,25   
9 20,63    185,63   
Bonus Kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 168,75    168,75   
2 87,75    175,50   
3 59,63    178,88   
6 30,38    182,25   
9 20,63    185,63   
Paraf Kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 168,75    168,75   
2 87,75    175,50   
3 59,63    178,88   
6 30,38    182,25   
9 20,63    185,63   
Maximum Kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 168,75    168,75   
2 87,75    175,50   
3 59,63    178,88   
6 30,38    182,25   
9 20,63    185,63   
World Kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 168,75    168,75   
2 87,75    175,50   
3 59,63    178,88   
6 30,38    182,25   
9 20,63    185,63   
Diğer Kartlar
Taksit Sayısı Taksit tutarı Genel Toplam
Tek Çekim 168,75    168,75   
2 -    -   
3 -    -   
6 -    -   
9 -    -   
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat