#smrgSAHAF Dinlerin Aşkın Birliği -

Stok Kodu:
1199174735
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
200 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
1992
Çeviren:
Yavuz Keskin
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
1. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199174735
560851
Dinlerin Aşkın Birliği -
Dinlerin Aşkın Birliği - #smrgSAHAF
0.00
Schuon, Fransız metafizikçi René Guénon'un ilkelerini ortaya koyduğu tradisyonalist veya perennialist perspektifi izah edip farklı kültür ve coğrafyalardaki gelenekleri anlamakta söz konusu perspektifden yararlanmıştır. Buna göre Antik Yunan, Hindu, Yerli geleneklerinde ve monoteist Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet gibi dinlerde zahiri formların dışında bir batınî boyutla ilişkili olarak ifadelendirilen, kadim, evrensel bir bilme biçimi (ya da bilgelik) ve bu bilginin dayandığı bir ilkeler bütünü bulunmaktadır. İslam ve sûfi geleneği içinde bulunmasına rağmen bir metafizikçi olarak Schuon eserlerinde çeşitli din ve kültürlerdeki bu külli ilkeleri tespit etmeye ve mevcut farklılıkları ve arızilikleri yine bu külliler ışığında anlamaya çalışmaktadır. Schuon, İslam mistisizmi (Tasavvuf) ve diğer geleneklerde dile getirilen merkez ve çember sembolizmini çeşitli geleneksel din ve maneviyat biçimlerini anlamlandırmakta kullanmaktadır. Bu sembolizmin de işaret ettiği gibi merkezin biricikliğinin yanı sıra nihayetinde o merkeze ulaşan çemberin üzerinde bulunan farklı noktalar mesabesindeki gelenekler, günümüzün din ve gelenek karşıtlığı üzerine kurulu modern dünyasında geleneğin anlamına yeniden nüfuz etmek için modern aklı ifade eden rasyonel düşünme tarzıyla değil entelektüel (irfani) bir yaklaşımla yeniden ele alınıp yorumlanmalıdır. Ancak bu yorumlama veya günümüz felsefi diliyle söylersek okuma biçimi hiçbir şekilde modern düşünce düzleminde değil o geleneğin bir bütün olarak değerlendirileceği ve unsurlarından hiçbirini birbirinden koparmadan yapılmalı ve farklı gelenekler arasında herhangi bir senkretizm (birleştirmecilik) veya eklektizme (seçmecilik) yol açmamalıdır zira her bir din ve geleneğin olduğu haliyle var olması beşer düzeyini aşan bir İlahi iradeden kaynaklanmaktadır. Bu sebeple yeni maneviyat veya din biçimleri otantik din ve geleneklerden kaynakları ve hedefleri itibariyle tamamen beşerilik taşıdığı için ayrılır.

Frithjof Schuon a göre " Gerçekten her şey daha önceden söylenmiştir, ama her şeyin her zaman herkesce anlaşılmış olması için daha pek çok şey gereklidir.Demek ki "yeni hakikatler" sunma gibi bir amaç söz konusu olamaz.Bununla birlikte çağımızda, hatta dinin asıllarından uzaklaşan her çağda, zorunlu olan şey, ruhun özünde ezeli bir yazıyla yazılı hakikatleri yeniden keşfetmeleri için, kimilerine yeni anahtarlar sağlamaktır.Bu anahtarlar eskilerinden daha değişik, daha çok düşünceyle ilgilidir, ama onlardan daha iyi değildir."

Aynı bağlamda yazar Formes et substance dans les religions adlı eserinde şöyle demektedir: "Aslında her şey daha önceden söylenmiştir, hem de çok iyi bir şekilde; ama onları her zaman yeniden söylemek gerekmektedir.Onları söylerken de, her zaman ne yapılmışsa onu yapmak, yani düşünen egonun içinde değil, fakat insan aklının insanı aşan, aşkın cevherinde bulunan hakikatleri düşünce planında dile getirmek gerekmektedir.İnsan aklı bir bütündür.Dolayısıyla temel olarak mutlakı, sonra da mutlaka bağlı olarak nisbinin anlamını kavrayabilecek düzeydedir.Mutlakı kavramak demek nisbiyi de kavramak demektir; sonra da mutlakın içinde nisbinin köklerini, nisbinin içinde de mutlakın yansımalarını kavramak demektir.Bütün metafizik, bütün kozmoloji son tahlilde Evrensel "Maya"ya özgü olan ve buna göre, bizzat aklın cevherine bağlı olan, mutlak ve nisbinin birbirinin tamamlayıcısı olma durumunu ortaya çıkarır."

Schuon, Fransız metafizikçi René Guénon'un ilkelerini ortaya koyduğu tradisyonalist veya perennialist perspektifi izah edip farklı kültür ve coğrafyalardaki gelenekleri anlamakta söz konusu perspektifden yararlanmıştır. Buna göre Antik Yunan, Hindu, Yerli geleneklerinde ve monoteist Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet gibi dinlerde zahiri formların dışında bir batınî boyutla ilişkili olarak ifadelendirilen, kadim, evrensel bir bilme biçimi (ya da bilgelik) ve bu bilginin dayandığı bir ilkeler bütünü bulunmaktadır. İslam ve sûfi geleneği içinde bulunmasına rağmen bir metafizikçi olarak Schuon eserlerinde çeşitli din ve kültürlerdeki bu külli ilkeleri tespit etmeye ve mevcut farklılıkları ve arızilikleri yine bu külliler ışığında anlamaya çalışmaktadır. Schuon, İslam mistisizmi (Tasavvuf) ve diğer geleneklerde dile getirilen merkez ve çember sembolizmini çeşitli geleneksel din ve maneviyat biçimlerini anlamlandırmakta kullanmaktadır. Bu sembolizmin de işaret ettiği gibi merkezin biricikliğinin yanı sıra nihayetinde o merkeze ulaşan çemberin üzerinde bulunan farklı noktalar mesabesindeki gelenekler, günümüzün din ve gelenek karşıtlığı üzerine kurulu modern dünyasında geleneğin anlamına yeniden nüfuz etmek için modern aklı ifade eden rasyonel düşünme tarzıyla değil entelektüel (irfani) bir yaklaşımla yeniden ele alınıp yorumlanmalıdır. Ancak bu yorumlama veya günümüz felsefi diliyle söylersek okuma biçimi hiçbir şekilde modern düşünce düzleminde değil o geleneğin bir bütün olarak değerlendirileceği ve unsurlarından hiçbirini birbirinden koparmadan yapılmalı ve farklı gelenekler arasında herhangi bir senkretizm (birleştirmecilik) veya eklektizme (seçmecilik) yol açmamalıdır zira her bir din ve geleneğin olduğu haliyle var olması beşer düzeyini aşan bir İlahi iradeden kaynaklanmaktadır. Bu sebeple yeni maneviyat veya din biçimleri otantik din ve geleneklerden kaynakları ve hedefleri itibariyle tamamen beşerilik taşıdığı için ayrılır.

Frithjof Schuon a göre " Gerçekten her şey daha önceden söylenmiştir, ama her şeyin her zaman herkesce anlaşılmış olması için daha pek çok şey gereklidir.Demek ki "yeni hakikatler" sunma gibi bir amaç söz konusu olamaz.Bununla birlikte çağımızda, hatta dinin asıllarından uzaklaşan her çağda, zorunlu olan şey, ruhun özünde ezeli bir yazıyla yazılı hakikatleri yeniden keşfetmeleri için, kimilerine yeni anahtarlar sağlamaktır.Bu anahtarlar eskilerinden daha değişik, daha çok düşünceyle ilgilidir, ama onlardan daha iyi değildir."

Aynı bağlamda yazar Formes et substance dans les religions adlı eserinde şöyle demektedir: "Aslında her şey daha önceden söylenmiştir, hem de çok iyi bir şekilde; ama onları her zaman yeniden söylemek gerekmektedir.Onları söylerken de, her zaman ne yapılmışsa onu yapmak, yani düşünen egonun içinde değil, fakat insan aklının insanı aşan, aşkın cevherinde bulunan hakikatleri düşünce planında dile getirmek gerekmektedir.İnsan aklı bir bütündür.Dolayısıyla temel olarak mutlakı, sonra da mutlaka bağlı olarak nisbinin anlamını kavrayabilecek düzeydedir.Mutlakı kavramak demek nisbiyi de kavramak demektir; sonra da mutlakın içinde nisbinin köklerini, nisbinin içinde de mutlakın yansımalarını kavramak demektir.Bütün metafizik, bütün kozmoloji son tahlilde Evrensel "Maya"ya özgü olan ve buna göre, bizzat aklın cevherine bağlı olan, mutlak ve nisbinin birbirinin tamamlayıcısı olma durumunu ortaya çıkarır."

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat