#smrgKİTABEVİ Devlet ve Tabiat: Biyoteknoloji Çağında İnsan Hakları -

Kondisyon:
Yeni
Basıldığı Matbaa:
Ezgi Matbaacılık
Dizi Adı:
Araştırma - İnceleme
ISBN-10:
9786058669932
Stok Kodu:
1199149004
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
464 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2012
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199149004
535166
Devlet ve Tabiat: Biyoteknoloji Çağında İnsan Hakları -
Devlet ve Tabiat: Biyoteknoloji Çağında İnsan Hakları - #smrgKİTABEVİ
0.00
Biyoteknolojik bir geleceğe dair tartışmaların arka planına bakan bu kitap, canlı hücreleri üzerine yapılan teknolojik araştırmaların sonuçlarını insan hakları boyutuyla ele almaktadır. Burada öne çıkan unsur, insan hakları hukukunun gelecekteki muhtemel sonuçlara hazırlıklı olup olmadığıdır. Biyoteknoloji konusunu cennet ya da cehennem tasvirlerine oturtan bazı yaklaşımlara mesafeli olan bu kitabın temel amacı, insan hakları hattındaki genel manzarayı çizmektir. İktidar'ın doğaya yüzyıllardır hükmetme çabasına, piyasa rasyonalitesinin de dâhil olması konuyu bulanıklaştırmaktadır. Biyoteknolojinin getireceği asıl büyük sorun, mevcut iktidar kurgusunu derinleştirmesidir. Bu sayede devlet ve piyasa ilişkileri, ideolojik olarak biyolojiyle harmanlanabilecektir. Artık eşitsizlik bu yapının "doğal" harcıdır. (Tanıtım Bülteninden) 1953 yılında DNA yapısının keşfinden bugüne kadarki süreçte radikal bir dönüşüm geçiren biyoloji araştırmaları, bilgi birikimini biyoteknoloji kulvarına taşıyarak insan yaşamını da aşan bir şekilde doğayı değiştirme cüretini kendinde bulmuştur. Ancak konu bu alanda "hayal satmaya" gelince elbette bu işin uzmanları herkesten önce devreye girmektedir. Sermaye ve medya, biyoteknolojinin gücünü gerçeğin ötesine taşıyarak kamuoyu beklentisini diri tutmayı başarmıştır. Biyoteknolojinin hayaller kadar kâbusları da beslemesi kuşkusuz temelsiz değildir. Geçmişin ırkçı karanlığı bu konuda endişelenmek için yeterli bir nedendir. Biyoteknolojik bir geleceğe dair tartışmaların arka planına bakan bu kitap, canlı hücreleri üzerine yapılan teknolojik araştırmaların sonuçlarını insan hakları boyutuyla ele almaktadır. Burada öne çıkan unsur, insan hakları hukukunun gelecekteki muhtemel sonuçlara hazırlıklı olup olmadığıdır. Biyoteknoloji konusunu cennet ya da cehennem tasvirlerine oturtan bazı yaklaşımlara mesafeli olan bu kitabın temel amacı, insan hakları hattındaki genel manzarayı çizmektir. İktidarın doğaya yüzyıllardır hükmetme çabasına, piyasa rasyonalitesinin de dâhil olması konuyu bulanıklaştırmaktadır. Biyoteknolojinin getireceği asıl büyük sorun, mevcut iktidar kurgusunu derinleştirmesidir. Bu sayede devlet ve piyasa ilişkileri, ideolojik olarak biyolojiyle harmanlanabilecektir. Artık eşitsizlik bu yapının "doğal" harcıdır. (Arka Kapak)
Biyoteknolojik bir geleceğe dair tartışmaların arka planına bakan bu kitap, canlı hücreleri üzerine yapılan teknolojik araştırmaların sonuçlarını insan hakları boyutuyla ele almaktadır. Burada öne çıkan unsur, insan hakları hukukunun gelecekteki muhtemel sonuçlara hazırlıklı olup olmadığıdır. Biyoteknoloji konusunu cennet ya da cehennem tasvirlerine oturtan bazı yaklaşımlara mesafeli olan bu kitabın temel amacı, insan hakları hattındaki genel manzarayı çizmektir. İktidar'ın doğaya yüzyıllardır hükmetme çabasına, piyasa rasyonalitesinin de dâhil olması konuyu bulanıklaştırmaktadır. Biyoteknolojinin getireceği asıl büyük sorun, mevcut iktidar kurgusunu derinleştirmesidir. Bu sayede devlet ve piyasa ilişkileri, ideolojik olarak biyolojiyle harmanlanabilecektir. Artık eşitsizlik bu yapının "doğal" harcıdır. (Tanıtım Bülteninden) 1953 yılında DNA yapısının keşfinden bugüne kadarki süreçte radikal bir dönüşüm geçiren biyoloji araştırmaları, bilgi birikimini biyoteknoloji kulvarına taşıyarak insan yaşamını da aşan bir şekilde doğayı değiştirme cüretini kendinde bulmuştur. Ancak konu bu alanda "hayal satmaya" gelince elbette bu işin uzmanları herkesten önce devreye girmektedir. Sermaye ve medya, biyoteknolojinin gücünü gerçeğin ötesine taşıyarak kamuoyu beklentisini diri tutmayı başarmıştır. Biyoteknolojinin hayaller kadar kâbusları da beslemesi kuşkusuz temelsiz değildir. Geçmişin ırkçı karanlığı bu konuda endişelenmek için yeterli bir nedendir. Biyoteknolojik bir geleceğe dair tartışmaların arka planına bakan bu kitap, canlı hücreleri üzerine yapılan teknolojik araştırmaların sonuçlarını insan hakları boyutuyla ele almaktadır. Burada öne çıkan unsur, insan hakları hukukunun gelecekteki muhtemel sonuçlara hazırlıklı olup olmadığıdır. Biyoteknoloji konusunu cennet ya da cehennem tasvirlerine oturtan bazı yaklaşımlara mesafeli olan bu kitabın temel amacı, insan hakları hattındaki genel manzarayı çizmektir. İktidarın doğaya yüzyıllardır hükmetme çabasına, piyasa rasyonalitesinin de dâhil olması konuyu bulanıklaştırmaktadır. Biyoteknolojinin getireceği asıl büyük sorun, mevcut iktidar kurgusunu derinleştirmesidir. Bu sayede devlet ve piyasa ilişkileri, ideolojik olarak biyolojiyle harmanlanabilecektir. Artık eşitsizlik bu yapının "doğal" harcıdır. (Arka Kapak)
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat