#smrgSAHAF Deniz, Yusuf, Hüseyin -

Stok Kodu:
1199006205
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
189 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
10
Basım Tarihi:
1999
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199006205
392369
Deniz, Yusuf, Hüseyin -
Deniz, Yusuf, Hüseyin - #smrgSAHAF
0.00
Son söz olarak;
Deniz Gezmiş: "Yaşasın tam bağımsız Türkiye. Yaşasın Marksizm-Leninizm. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği. Yaşasın İşçiler, köylüler. Kahrolsun emperyalizm"

Yusuf Aslan: "Ben ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu için şerefimle bir defa ölüyorum. Sizler bizi asanlar şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz. Biz halkımızın hizmetindeyiz. Sizler Amerikanın hizmetindesiniz. Yaşasın devrimciler. Kahrolsun faşizm"

Hüseyin İnan: "Ben şahsi hiçbir çıkar gözetmeden halkımın mutluluğu ve bağımsızlığı için savaştım. Bu bayrağı bu ana kadar şerefle taşıdım. Bundan sonra bu bayrağı Türk halkına emanet ediyorum. Yaşasın işçiler, köylüler ve yaşasın devrimciler. Kahrolsun faşizm"
dediler.

6 Mayıs 1972 sabahıydı... Gökyüzü bulutluydu. Ankara'ya yağmur yağıyordu. Bulut kümeleri arasından yer yer güneş ışınları süzülüyordu. Yaşar Kemal'in deyimiyle "sarı bir yağmur" yağıyordu... Sabahki haber bültenini dinlemeyenler, gazete satıcılarının önünde öbek öbektiler... Başlıklara bakıp ağlayanlar vardı. Üç kişi daha ağlıyordu... Ankara'nın Karşıyaka mezarlığında... Üç gencin babalarıydı bunlar... Buruk yürek ve titrek elleriyle kefenleri araladılar son kez. Sırayla oğullarını öptüler. Yanaklarından süzülen yaşlar, ölü canların alınlarına, yüzlerine damladı...

Baba yüreğini üçüne eşit dağıttılar. Aynı duygularla kucakladılar. Üç ölü bedeni... Mezara indirdiler... Öğleye doğru Ankara'nın Kızılay Meydanı'ndaki çiçekçide, bir genç kızın koluna iki polis girdi. Genç kız, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın mezarına kır çiçeği almaktan sanıktı... Ve genç kız, asılmışlar için ağlama suçunu işlemekten gözaltına alındı.

Onlar için darağacındaki fidanlar dendi, masum gençlerdi dendi. "Pal Sokağı Çocukları"na benzetenler oldu. Hiç kimseyi öldürmemiş olmaları ön plana çıkarıldı. Kimileri de lanetle andı onları. Ancak hiç bir biçimde önemleri yadsınamadı. Ölüm tehdidinden korkmayan, darağacını gericiliğin yargılandığı bir kürsüye dönüştüren tavırları unutulmadı. Onlar devrimci oldukları için asılmışlardı... Sonraki yıllarda yüzlerce, binlerce kez tekrarlanacak infazlardan biriydi ölümleri... Bugün de her devrimcinin kalbinde, parkasıyla, kavruk bakışlarıyla bir suret yaşıyorsa, bu, onların kazandıklarının kanıtıdır.

Ahmet Kahraman ustanın kaleminden sözümona yargılama süreci gözler önüne seriliyor. Politikacının iki yüzlülüğünü, intikamcılıklarını ibretle okuyacak, bir döneme hakim olma kaygıları belgeleriyle izleyeceksiniz...

Evet bir defa ölenler kalplerde yaşamaya devam ediyorlar... Ya asanlar...

Son söz olarak;
Deniz Gezmiş: "Yaşasın tam bağımsız Türkiye. Yaşasın Marksizm-Leninizm. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği. Yaşasın İşçiler, köylüler. Kahrolsun emperyalizm"

Yusuf Aslan: "Ben ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu için şerefimle bir defa ölüyorum. Sizler bizi asanlar şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz. Biz halkımızın hizmetindeyiz. Sizler Amerikanın hizmetindesiniz. Yaşasın devrimciler. Kahrolsun faşizm"

Hüseyin İnan: "Ben şahsi hiçbir çıkar gözetmeden halkımın mutluluğu ve bağımsızlığı için savaştım. Bu bayrağı bu ana kadar şerefle taşıdım. Bundan sonra bu bayrağı Türk halkına emanet ediyorum. Yaşasın işçiler, köylüler ve yaşasın devrimciler. Kahrolsun faşizm"
dediler.

6 Mayıs 1972 sabahıydı... Gökyüzü bulutluydu. Ankara'ya yağmur yağıyordu. Bulut kümeleri arasından yer yer güneş ışınları süzülüyordu. Yaşar Kemal'in deyimiyle "sarı bir yağmur" yağıyordu... Sabahki haber bültenini dinlemeyenler, gazete satıcılarının önünde öbek öbektiler... Başlıklara bakıp ağlayanlar vardı. Üç kişi daha ağlıyordu... Ankara'nın Karşıyaka mezarlığında... Üç gencin babalarıydı bunlar... Buruk yürek ve titrek elleriyle kefenleri araladılar son kez. Sırayla oğullarını öptüler. Yanaklarından süzülen yaşlar, ölü canların alınlarına, yüzlerine damladı...

Baba yüreğini üçüne eşit dağıttılar. Aynı duygularla kucakladılar. Üç ölü bedeni... Mezara indirdiler... Öğleye doğru Ankara'nın Kızılay Meydanı'ndaki çiçekçide, bir genç kızın koluna iki polis girdi. Genç kız, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın mezarına kır çiçeği almaktan sanıktı... Ve genç kız, asılmışlar için ağlama suçunu işlemekten gözaltına alındı.

Onlar için darağacındaki fidanlar dendi, masum gençlerdi dendi. "Pal Sokağı Çocukları"na benzetenler oldu. Hiç kimseyi öldürmemiş olmaları ön plana çıkarıldı. Kimileri de lanetle andı onları. Ancak hiç bir biçimde önemleri yadsınamadı. Ölüm tehdidinden korkmayan, darağacını gericiliğin yargılandığı bir kürsüye dönüştüren tavırları unutulmadı. Onlar devrimci oldukları için asılmışlardı... Sonraki yıllarda yüzlerce, binlerce kez tekrarlanacak infazlardan biriydi ölümleri... Bugün de her devrimcinin kalbinde, parkasıyla, kavruk bakışlarıyla bir suret yaşıyorsa, bu, onların kazandıklarının kanıtıdır.

Ahmet Kahraman ustanın kaleminden sözümona yargılama süreci gözler önüne seriliyor. Politikacının iki yüzlülüğünü, intikamcılıklarını ibretle okuyacak, bir döneme hakim olma kaygıları belgeleriyle izleyeceksiniz...

Evet bir defa ölenler kalplerde yaşamaya devam ediyorlar... Ya asanlar...

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat