#smrgDERGİ Ayrıntı Dergi: İki Aylık Sosyalist Siyaset ve Kültür Dergisi - Dosya: Kent ve Direniş - Sayı: 13 Aralık - Ocak

Stok Kodu:
1199188438
Boyut:
21x28
Sayfa Sayısı:
100 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2015
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
Enso
Dili:
Türkçe
0,00
1199188438
574474
Ayrıntı Dergi: İki Aylık Sosyalist Siyaset ve Kültür Dergisi - Dosya: Kent ve Direniş - Sayı: 13      Aralık - Ocak
Ayrıntı Dergi: İki Aylık Sosyalist Siyaset ve Kültür Dergisi - Dosya: Kent ve Direniş - Sayı: 13 Aralık - Ocak #smrgDERGİ
0.00
Ayrıntı Dergi 13. Sayısında KENT ve DİRENİŞ dosyasıyla karşınızda. Baskıya ve zulme karşı direnen tüm kentlere selamla...

Dergimizin gündeme ilişkin ilk yazısı şiddeti gün geçtikçe artan savaşı ve daha genel olarak Kürt Özgürlük Hareketini konu ediniyor. Soner Torlak tarafından kaleme alınan yazıda Ulusal Kurtuluş Hareketlerinin farklı dönemleri ele alınarak Kürt Özgürlük Hareketi'nin bu çerçevedeki özgün konumu irdeleniyor. Değerlendirmenin bağlamını zenginleştirebilmek için Rojava'daki özerk yönetime ilişkin Thomas Benedikter'in bir incelemesine de dikkatlerinize sunuyoruz. Gündemin bir diğer yazısı ise Türkiye'de ve dünyada yaşanan son gelişmelerin yarattığı toplumsal ruh haline ilişkin: Türkiye Psikiyatri Derneği Medya Koordinatörü Burhanettin Kaya ile gerçekleştirdiğimiz röportaj.

Bu sayımızda Politika-Dünya bölümümüzde iki yazı var: İlki Fransa'da yaşanan seçimlerde büyük bir başarı kazanan aşığı sağcı Front National (Ulusal Cephe) hakkında Selman Saç'ın gözlemlerini içeriyor. Diğeri ise Şerif Onur Bahçecik'in son dönemde Suriye'de yaşanan gelişmeler üzerine Türkiye ve Rusya arasında yaşanan gerilimlere ilişkin değerlendirmeleri.

Ayrıntı Dergi'nin bu sayısındaki dosyamızda ülkemizde ve dünyanın dört bir yanında baskıya ve zulme karşı direnen kentlere, kentlerin kendini aşan direnişlerine yer veriyoruz.

Dosyamızın ilk yazısı Alper Çevik'e ait. Çevik yazısında, iktidarın güç gösterisinin merkezleri haline getirilen kentlerin kentin asıl sahipleri tarafından geri alınmalarının uzun tarihine yer veriyor. Antik çağlardan günümüzün kent isyanlarına uzanan mücadelenin sürekliliğine işaret ediyor. Aynı zamanda dosyamızın editörlüğünü de üstlenen Duygu Tanış Zaferoğlu ise kent isyanlarının öznelerine, yani kenti yeniden kuracak ve kentle beraber kendi tarihini de baştan yazacak orduya yani “asi yurttaşlara” odaklanıyor. Onur Kapdan'ın yazısı ise 2011 yılından itibaren tüm dünyayı soluksuz biçimde dolaşan “isyan dalgasını” ele alıyor. Kapdan yazısında, küresel kapitalizmin dünya çapındaki neoliberal uygulamalarına karşı birden farklı merkezde, birden farklı gerekçelerle yükselen hoşnutsuzlukların ortaklıklarını ve farklılıklarını irdeliyor. Batılı ülkelerde punk kültürünün yükselişe geçtiği dönemde yaygınlaşan ülkemizde ise Gezi Direnişi sonrasında ortaya çıkan “İşgal Evleri” hakkında Helga Rittersberger Tılıç'ın değerlendirmesi dosyamızda yer alan bir diğer yazı. Feyzan Tuzkaya ve Furkan Devran Sarıbaş tarafından Türkçe'ye çevrilen yazısında Tılıç, “kamusal alanların müştereklere dönüşümü deneyimi” olarak nitelediği işgal evlerini, farklı yaşam mekânlarının mümkün olduğunu gösteren öğretici tecrübeler olarak yorumluyor.

Dosyadaki bir diğer yazı ise Bettina Köhler ve Markus Wissen'e ait. Ekin Emek Berber'in çevirdiği yazıda Köhler ve Wissen kent isyanları ile 2000'li yılların başında gelişen küreselleşme karşıtı hareket arasında bağlantı kurarak, Küyerelleşme (Glocalization) kavramının ekonomik ve sosyolojik içeriklerini ele alıyorlar. AKP'nin en önemli ekonomik ve sosyal politika araçlarından biri haline gelen Kentsel Dönüşüm uygulamaları kapsamında Mersin'in Özgürlük, Çay ve Çilek Mahallelerinde yürütülmek istenen projeye karşı, mahalle sakinlerinin yürüttüğü örnek mücadele, Bediz Yılmaz'ın özenli çalışmasıyla dergimiz sayfalarında yerini alıyor. Dosya kapsamındaki son yazı ise Süreyya Karacabey'in kent sanatına ilişkin değerlendirme. Karacabey yazısında, kentsel mekânları sanatın bir parçası olarak ele alan katılımcı yaklaşımların son dönemde içine girdiği yönelimi eleştiriyor.

Dergimizin eleştiri bölümünün ilk yazısı, Özcan Alper'in dikkat çekici filmi “Rüzgârın Hatıraları” üzerine Oylum Yılmaz'ın değerlendirmesi. Yılmaz, edebiyatımızdaki “sürgün” figürü ile film arasında analoji kurarak, Özcan'ın filmine farklı bir anlayış kapısı aralıyor. Bu sayımızda bir ilki gerçekleştirerek, sayfalarımızda iki ayrı öyküye yer veriyoruz. Büşra Özcan'ın içinden geçtiğimiz karanlık günlerin sisi ardındaki umuda odaklanan öyküsü “Ad” ve Nihan Kaya'nın ensest/pedofili meselesine ilişkin öyküsü "Enişte".

Ayrıntı Dergi 13. Sayısında KENT ve DİRENİŞ dosyasıyla karşınızda. Baskıya ve zulme karşı direnen tüm kentlere selamla...

Dergimizin gündeme ilişkin ilk yazısı şiddeti gün geçtikçe artan savaşı ve daha genel olarak Kürt Özgürlük Hareketini konu ediniyor. Soner Torlak tarafından kaleme alınan yazıda Ulusal Kurtuluş Hareketlerinin farklı dönemleri ele alınarak Kürt Özgürlük Hareketi'nin bu çerçevedeki özgün konumu irdeleniyor. Değerlendirmenin bağlamını zenginleştirebilmek için Rojava'daki özerk yönetime ilişkin Thomas Benedikter'in bir incelemesine de dikkatlerinize sunuyoruz. Gündemin bir diğer yazısı ise Türkiye'de ve dünyada yaşanan son gelişmelerin yarattığı toplumsal ruh haline ilişkin: Türkiye Psikiyatri Derneği Medya Koordinatörü Burhanettin Kaya ile gerçekleştirdiğimiz röportaj.

Bu sayımızda Politika-Dünya bölümümüzde iki yazı var: İlki Fransa'da yaşanan seçimlerde büyük bir başarı kazanan aşığı sağcı Front National (Ulusal Cephe) hakkında Selman Saç'ın gözlemlerini içeriyor. Diğeri ise Şerif Onur Bahçecik'in son dönemde Suriye'de yaşanan gelişmeler üzerine Türkiye ve Rusya arasında yaşanan gerilimlere ilişkin değerlendirmeleri.

Ayrıntı Dergi'nin bu sayısındaki dosyamızda ülkemizde ve dünyanın dört bir yanında baskıya ve zulme karşı direnen kentlere, kentlerin kendini aşan direnişlerine yer veriyoruz.

Dosyamızın ilk yazısı Alper Çevik'e ait. Çevik yazısında, iktidarın güç gösterisinin merkezleri haline getirilen kentlerin kentin asıl sahipleri tarafından geri alınmalarının uzun tarihine yer veriyor. Antik çağlardan günümüzün kent isyanlarına uzanan mücadelenin sürekliliğine işaret ediyor. Aynı zamanda dosyamızın editörlüğünü de üstlenen Duygu Tanış Zaferoğlu ise kent isyanlarının öznelerine, yani kenti yeniden kuracak ve kentle beraber kendi tarihini de baştan yazacak orduya yani “asi yurttaşlara” odaklanıyor. Onur Kapdan'ın yazısı ise 2011 yılından itibaren tüm dünyayı soluksuz biçimde dolaşan “isyan dalgasını” ele alıyor. Kapdan yazısında, küresel kapitalizmin dünya çapındaki neoliberal uygulamalarına karşı birden farklı merkezde, birden farklı gerekçelerle yükselen hoşnutsuzlukların ortaklıklarını ve farklılıklarını irdeliyor. Batılı ülkelerde punk kültürünün yükselişe geçtiği dönemde yaygınlaşan ülkemizde ise Gezi Direnişi sonrasında ortaya çıkan “İşgal Evleri” hakkında Helga Rittersberger Tılıç'ın değerlendirmesi dosyamızda yer alan bir diğer yazı. Feyzan Tuzkaya ve Furkan Devran Sarıbaş tarafından Türkçe'ye çevrilen yazısında Tılıç, “kamusal alanların müştereklere dönüşümü deneyimi” olarak nitelediği işgal evlerini, farklı yaşam mekânlarının mümkün olduğunu gösteren öğretici tecrübeler olarak yorumluyor.

Dosyadaki bir diğer yazı ise Bettina Köhler ve Markus Wissen'e ait. Ekin Emek Berber'in çevirdiği yazıda Köhler ve Wissen kent isyanları ile 2000'li yılların başında gelişen küreselleşme karşıtı hareket arasında bağlantı kurarak, Küyerelleşme (Glocalization) kavramının ekonomik ve sosyolojik içeriklerini ele alıyorlar. AKP'nin en önemli ekonomik ve sosyal politika araçlarından biri haline gelen Kentsel Dönüşüm uygulamaları kapsamında Mersin'in Özgürlük, Çay ve Çilek Mahallelerinde yürütülmek istenen projeye karşı, mahalle sakinlerinin yürüttüğü örnek mücadele, Bediz Yılmaz'ın özenli çalışmasıyla dergimiz sayfalarında yerini alıyor. Dosya kapsamındaki son yazı ise Süreyya Karacabey'in kent sanatına ilişkin değerlendirme. Karacabey yazısında, kentsel mekânları sanatın bir parçası olarak ele alan katılımcı yaklaşımların son dönemde içine girdiği yönelimi eleştiriyor.

Dergimizin eleştiri bölümünün ilk yazısı, Özcan Alper'in dikkat çekici filmi “Rüzgârın Hatıraları” üzerine Oylum Yılmaz'ın değerlendirmesi. Yılmaz, edebiyatımızdaki “sürgün” figürü ile film arasında analoji kurarak, Özcan'ın filmine farklı bir anlayış kapısı aralıyor. Bu sayımızda bir ilki gerçekleştirerek, sayfalarımızda iki ayrı öyküye yer veriyoruz. Büşra Özcan'ın içinden geçtiğimiz karanlık günlerin sisi ardındaki umuda odaklanan öyküsü “Ad” ve Nihan Kaya'nın ensest/pedofili meselesine ilişkin öyküsü "Enişte".

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat