#smrgSAHAF Almanak 2003 Analizleri -

Hazırlayan:
Serap Kurt, Dincer Mete
Stok Kodu:
1199061037
Boyut:
21x28
Sayfa Sayısı:
572 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2004
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
3. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199061037
447009
Almanak 2003 Analizleri  -
Almanak 2003 Analizleri - #smrgSAHAF
0.00
2003 yılının ülkemiz ve dünya açısından en önemli olayı şüphesiz ABD ve müttefiklerinin, dünyayı Saddam Hüseyin tehdidinden kurtarmak adına Irak'a saldırması ve işgal etmesi idi.

Irak sorununun bir diktatörlük - demokrasi, özgürlük - kölelik ya da güvenlik sorunu olmadığı, ne Saddam adının ve zalim bir diktatör portresinin ne de kendi halkı üzerinde bile kullanmaktan çekinmediği kitle imha silahlarına sahip bir "haydut devlet" imajının yaşanan süreci açıklamadığı gerçeği tüm taraflarca biliniyordu. Fakat, dünyadaki tüm yönetim kademelerince Irak'a özgürlük ve demokrasi getirmek, Irak'ı zalim bir diktatörün zulmünden, dünyayı ise haydut bir mekanizmanın tehdidinden kurtarmak, dünya halklarına savaşı açıklamanın gerekçeleri olarak kullanıldı.

Irak'ın somutunda; zorun, zorbalığın ve tehdidin gölgesinde dünya yeniden paylaşılıyordu.

Irak'a saldırı ve işgal, savaşın tüm iğrençliğini dünya halklarına birkez daha gösterdi. Savaş, binlerce askerin ölmesinin yanısıra, çocuklar başta olmak üzere tüm sivil halkın planlı bir şekilde katledilmesi anlamına geliyordu. Savaş, yağma ve talan demekti.

Ama Irak işgali aynı zamanda şunu da gösterdi: Ne kadar güçlü olursanız olun, kendi yanınıza ne kadar çok işbirlikçiler bulursanız bulun ve hatta ne kadar güzel vaadlerde bulunursanız bulunun, işgal kendi direnişçilerini yaratır. Gerçekten Irak'ta direniş hızla örgütlendi; 2003 yılında yayılmaya başladı, kısa dönemde ABD'nin ve Irak yerel yönetiminin öngörmediği boyutlara ulaştı.

Dünyanın efendilerinin son derece güçlü olduğunu iddia ettikleri ve kendileri de bu görüntüyü veren tüm mekanizmaları, birlikleri Irak'ın paylaşımı gündeme girince dağılırken, karşıt cephe ise insanlık tarihinde ilk kez hep birlikte davranma ve savaşı ve bu yöndeki politikaları tek ağızdan lanetleme onurunu yaşadı.

Açıkça vurgulanmalıdır: Politik sonuçlarından bağımsız olarak, 1 Mart Türkiye'ye onurunu kazandırdı. Tüm dünya halklarının gözünde saygın bir yer edinmesini sağladı.

Almanak 2001 ve 2002'de de gerekli ilgiyi gören Avrupa Birliği süreci ve bu süreçle ilgili olarak Yeniden Yapılandırma ve Uyum Yasaları, Kamu Yönetimi Yasa Tasarısı, Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı v.b ülke gündeminde her zaman yeraldı.

Kıbrıs, artık Kıbrıs'lılar için de kangrene dönüşmüş bir sorun olmasının yanısıra, hem Avrupa Birliği tartışmalarının hem de ABD'nin savaş politikalarının nesnesi olarak yine gündemin ön sıralarındaydı.

AKP Hükümetinin iç politikaları kapsamında gündeme giren laiklik, ordu, YÖK, Yeniden Yapılandırma Yasaları ve Uyum Paketleri, Kamu Yönetimi Yasa Tasarısı, Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı, kadrolaşma konuları ön plana çıktı.

Almanak, bu konulara zaman dizinlerde ve analizlerde olabildiğince yer verdi. Son olarak toplumsal hayat üzerindeki etkileri açısından son derece önemli olan iki yasanın yürürlüğe giriş biçimine dikkat çekmek istiyoruz.

Birincisi, İş Güvenliği Yasası'nın yürürlüğe girmesi 15 Mart tarihinden, 30 Haziran tarihine Sanayi ve Ticaret Bakanı'nın Konya'da yaptığı daha sonra Başbakanın da tekrar ettiği ve şimdiye dek bu konuda düşünenlerin hiçbirinin aklına dahi gelemeyecek olan olağanüstü bir yaklaşımla, "işyeri güvencesi olmadan iş güvencesinin olmayacağı belirtilerek" ertelendi.

İkinci yasa ise yeniden yapılandırma ve uyum yasaları içinde yer alan, yabancıların mülk edinmesine olanak sağlayan yasa idi. . Yasa 14.5 milyonu ya da sadece çalışanları değil, ülkenin tümünü ilgilendiriyordu. Bu yasanın ne anlama geldiği konusunda kısmen geniş tartışma 2004 yılında ilk sonuçlar ortaya çıktığında başlayacaktı.

2003 yılının ülkemiz ve dünya açısından en önemli olayı şüphesiz ABD ve müttefiklerinin, dünyayı Saddam Hüseyin tehdidinden kurtarmak adına Irak'a saldırması ve işgal etmesi idi.

Irak sorununun bir diktatörlük - demokrasi, özgürlük - kölelik ya da güvenlik sorunu olmadığı, ne Saddam adının ve zalim bir diktatör portresinin ne de kendi halkı üzerinde bile kullanmaktan çekinmediği kitle imha silahlarına sahip bir "haydut devlet" imajının yaşanan süreci açıklamadığı gerçeği tüm taraflarca biliniyordu. Fakat, dünyadaki tüm yönetim kademelerince Irak'a özgürlük ve demokrasi getirmek, Irak'ı zalim bir diktatörün zulmünden, dünyayı ise haydut bir mekanizmanın tehdidinden kurtarmak, dünya halklarına savaşı açıklamanın gerekçeleri olarak kullanıldı.

Irak'ın somutunda; zorun, zorbalığın ve tehdidin gölgesinde dünya yeniden paylaşılıyordu.

Irak'a saldırı ve işgal, savaşın tüm iğrençliğini dünya halklarına birkez daha gösterdi. Savaş, binlerce askerin ölmesinin yanısıra, çocuklar başta olmak üzere tüm sivil halkın planlı bir şekilde katledilmesi anlamına geliyordu. Savaş, yağma ve talan demekti.

Ama Irak işgali aynı zamanda şunu da gösterdi: Ne kadar güçlü olursanız olun, kendi yanınıza ne kadar çok işbirlikçiler bulursanız bulun ve hatta ne kadar güzel vaadlerde bulunursanız bulunun, işgal kendi direnişçilerini yaratır. Gerçekten Irak'ta direniş hızla örgütlendi; 2003 yılında yayılmaya başladı, kısa dönemde ABD'nin ve Irak yerel yönetiminin öngörmediği boyutlara ulaştı.

Dünyanın efendilerinin son derece güçlü olduğunu iddia ettikleri ve kendileri de bu görüntüyü veren tüm mekanizmaları, birlikleri Irak'ın paylaşımı gündeme girince dağılırken, karşıt cephe ise insanlık tarihinde ilk kez hep birlikte davranma ve savaşı ve bu yöndeki politikaları tek ağızdan lanetleme onurunu yaşadı.

Açıkça vurgulanmalıdır: Politik sonuçlarından bağımsız olarak, 1 Mart Türkiye'ye onurunu kazandırdı. Tüm dünya halklarının gözünde saygın bir yer edinmesini sağladı.

Almanak 2001 ve 2002'de de gerekli ilgiyi gören Avrupa Birliği süreci ve bu süreçle ilgili olarak Yeniden Yapılandırma ve Uyum Yasaları, Kamu Yönetimi Yasa Tasarısı, Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı v.b ülke gündeminde her zaman yeraldı.

Kıbrıs, artık Kıbrıs'lılar için de kangrene dönüşmüş bir sorun olmasının yanısıra, hem Avrupa Birliği tartışmalarının hem de ABD'nin savaş politikalarının nesnesi olarak yine gündemin ön sıralarındaydı.

AKP Hükümetinin iç politikaları kapsamında gündeme giren laiklik, ordu, YÖK, Yeniden Yapılandırma Yasaları ve Uyum Paketleri, Kamu Yönetimi Yasa Tasarısı, Yerel Yönetimler Yasa Tasarısı, kadrolaşma konuları ön plana çıktı.

Almanak, bu konulara zaman dizinlerde ve analizlerde olabildiğince yer verdi. Son olarak toplumsal hayat üzerindeki etkileri açısından son derece önemli olan iki yasanın yürürlüğe giriş biçimine dikkat çekmek istiyoruz.

Birincisi, İş Güvenliği Yasası'nın yürürlüğe girmesi 15 Mart tarihinden, 30 Haziran tarihine Sanayi ve Ticaret Bakanı'nın Konya'da yaptığı daha sonra Başbakanın da tekrar ettiği ve şimdiye dek bu konuda düşünenlerin hiçbirinin aklına dahi gelemeyecek olan olağanüstü bir yaklaşımla, "işyeri güvencesi olmadan iş güvencesinin olmayacağı belirtilerek" ertelendi.

İkinci yasa ise yeniden yapılandırma ve uyum yasaları içinde yer alan, yabancıların mülk edinmesine olanak sağlayan yasa idi. . Yasa 14.5 milyonu ya da sadece çalışanları değil, ülkenin tümünü ilgilendiriyordu. Bu yasanın ne anlama geldiği konusunda kısmen geniş tartışma 2004 yılında ilk sonuçlar ortaya çıktığında başlayacaktı.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat