#smrgSAHAF Algılar ve Zihniyet Yapıları: “ Çağdaşlık Hurafe Kaldırmaz ”: Demokratikleşme Sürecinde Dindar ve Laikler -

Stok Kodu:
1199072123
Boyut:
16x24
Sayfa Sayısı:
150 s.
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2006
Kapak Türü:
Karton Kapak
Kağıt Türü:
1. Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
0,00
1199072123
458024
Algılar ve Zihniyet Yapıları: “ Çağdaşlık Hurafe Kaldırmaz ”: Demokratikleşme Sürecinde Dindar ve Laikler -
Algılar ve Zihniyet Yapıları: “ Çağdaşlık Hurafe Kaldırmaz ”: Demokratikleşme Sürecinde Dindar ve Laikler - #smrgSAHAF
0.00
Önümüzde kaçınamayacağımız bir soru var: Acaba nasıl oluyor da bütün çağdaşlaşma gayretine ve değişim dinamiğine rağmen, bazı sorunlarımızı çözmemeyi becerebiliyor ve çözülmemiş sorunlarımızla birlikte yaşamaya devam ediyoruz? Sorunların çözümsüz kalması bağlamında devleti eleştirmek haklı bir perspektife dayansa da, salt devlet iradesi bu süreci açıklamakta yeterli olabilir mi? Yoksa toplum bilinçli olarak ya da zımnen devletin çözümsüzlük iradesinin parçası ve destekleyicisi olarak mı işlev görüyor?

Bu sorular TESEV'de bir dizi çalışmanın tetikleyicisi oldu... Laiklik, dindarlık, milliyetçilik, aile, devlet, hak gibi kavramlar etrafında yürütülen bu çalışmalarda Türkiye toplumunun zihniyet yapısı, kendisini ve çevresini algılama biçimi, dayandığı referanslar ve bu referansların ima ettiği değer sistemi ortaya çıkarılmaya çalışıldı. Zihniyet değişiminin nasıl çalıştığı, ne tür kırılmalar yarattığı, bu kırılmaların ürettiği çelişkilerin nasıl rasyonalize edildiğini anlamak istedik...

Bu dizinin üçüncü kitabında Ali Bayramoğlu "dindarlık-laiklik" eksenine bakıyor. Cumhuriyet rejiminin "din işleri ile devlet işlerini" ayırarak sorunsuzca düzenlemeyi umduğu bu eksenin, hem farklı ve çatışmalı -ve hatta kutupsal olarak konumlandırılmış- siyasal ve toplumsal pozisyonların dayanağı haline geldiğini, hem de "gerçek" toplumsal durum ve talepleri kırık bir ayna gibi yansıtarak alternatifleri daralttığını ustalıkla tartışan Bayramoğlu, Türkiye'nin düşünsel evrenini de içeriden anlamaya çalışıyor. Bayramoğlu, dindar ve laik pozisyonların her birinin "değişime dirençli" ve "değişen" halkalardan oluştuklarını, demokratik dönüşümün önünün de artık dindar-laik kutuplaşmasının "makbul" konumlarına dönülerek değil, bu halkalar arasındaki ilişkilerin ve farklılaşma dinamiklerinin anlaşılmasıyla ve de karşılıklı empati ve diyalog yollarının aranmasıyla açılacağını gözler önüne seriyor. (Arka kapaktan)

Önümüzde kaçınamayacağımız bir soru var: Acaba nasıl oluyor da bütün çağdaşlaşma gayretine ve değişim dinamiğine rağmen, bazı sorunlarımızı çözmemeyi becerebiliyor ve çözülmemiş sorunlarımızla birlikte yaşamaya devam ediyoruz? Sorunların çözümsüz kalması bağlamında devleti eleştirmek haklı bir perspektife dayansa da, salt devlet iradesi bu süreci açıklamakta yeterli olabilir mi? Yoksa toplum bilinçli olarak ya da zımnen devletin çözümsüzlük iradesinin parçası ve destekleyicisi olarak mı işlev görüyor?

Bu sorular TESEV'de bir dizi çalışmanın tetikleyicisi oldu... Laiklik, dindarlık, milliyetçilik, aile, devlet, hak gibi kavramlar etrafında yürütülen bu çalışmalarda Türkiye toplumunun zihniyet yapısı, kendisini ve çevresini algılama biçimi, dayandığı referanslar ve bu referansların ima ettiği değer sistemi ortaya çıkarılmaya çalışıldı. Zihniyet değişiminin nasıl çalıştığı, ne tür kırılmalar yarattığı, bu kırılmaların ürettiği çelişkilerin nasıl rasyonalize edildiğini anlamak istedik...

Bu dizinin üçüncü kitabında Ali Bayramoğlu "dindarlık-laiklik" eksenine bakıyor. Cumhuriyet rejiminin "din işleri ile devlet işlerini" ayırarak sorunsuzca düzenlemeyi umduğu bu eksenin, hem farklı ve çatışmalı -ve hatta kutupsal olarak konumlandırılmış- siyasal ve toplumsal pozisyonların dayanağı haline geldiğini, hem de "gerçek" toplumsal durum ve talepleri kırık bir ayna gibi yansıtarak alternatifleri daralttığını ustalıkla tartışan Bayramoğlu, Türkiye'nin düşünsel evrenini de içeriden anlamaya çalışıyor. Bayramoğlu, dindar ve laik pozisyonların her birinin "değişime dirençli" ve "değişen" halkalardan oluştuklarını, demokratik dönüşümün önünün de artık dindar-laik kutuplaşmasının "makbul" konumlarına dönülerek değil, bu halkalar arasındaki ilişkilerin ve farklılaşma dinamiklerinin anlaşılmasıyla ve de karşılıklı empati ve diyalog yollarının aranmasıyla açılacağını gözler önüne seriyor. (Arka kapaktan)

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat